BAŞBAKAN A. MESUT YILMAZ'IN TBMM ANAP GRUP KONUŞMASI

06 Haziran 1996

- Olağanüstü Grup Toplantısı -

 

            BAŞBAKAN A. MESUT YILMAZ - Değerli arkadaşlarım, bildiğiniz gibi, bundan tam üç ay önce, 6 Mart 1996 günü Sayın Cumhurbaşkanına sunduğum listenin Cumhurbaşkanı tarafından onaylanması üzerine, 53. Hükümet olarak atanmış bulunuyoruz.

             6 Mart tarihini izleyen 12 Mart 1996 tarihinde, Hükümetimizin güven oylaması Meclis Genel Kurulunda yapıldı ve o güven oylaması sonucunda, Meclis Genel Kurulunda yapıldı ve o güven oylaması sonucunda, Meclis Başkanlığının, Hükümetimizin Meclisten güvenoyu aldığına ilişkin açıklaması üzerinde de, bugüne kadar görevimizi sürdürdük. Bu süre zarfında, Anamuhalefet Partisi olarak, Refah Partisinin Anayasa Mahkemesine, bu güven oylamasının meşru olmadığına ilişkin, usulüne uygun olmadığına ilişkin, bir müracaatı oldu, güven oylamasının iptali talebiyle bir müracaatı oldu. O müracaatla ilgili Anayasa Mahkemesi kararı açıklandığı zaman, hatırlayacağınız gibi, kararın gerekçeli olarak yayımlanması üzerine, hukuken gerekli olan tasarrufa gideceğimizi ifade etmiştik. Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararı, bugünkü Resmi Gazetede yayınlanmıştır ve yine Anayasamıza göre, Anayasa Mahkemesi kararları, gerekçeli olarak yayımlandığı tarihten itibaren geçerlidir ve bütün devlet kuruluşlarını bağlayıcı niteliktedir.

             Dün kararın açıklanması üzerine, Başkanlık Divanındaki arkadaşlarımla beraber, kararı değerlendirdik. Bizim değerlendirmemize göre, Anayasa Mahkemesinin kararı, güven oylamasının iptali niteliğinde değil, güvensizlik oyu verildiği şeklindedir. Hatırlayacağınız gibi, o oylamada 257 kabul oyu verilmiştir, 207 ret oyu verilmiştir, 80 oy da çekimser olarak kullanılmıştır. Anayasa Mahkemesi kararında, oylamaya katılanların yarıdan bir fazlası olan 273 kabul oyu verilmediği için Hükümetin güvenoyu almamış sayılacağı ifade edilmektedir.

             Şimdi, bu durumda bizim yapmamız gereken, Hükümet olarak, hukuka saygılı bir Hükümet olarak bizim yapmamız gereken hadise, 12 Mart 1996 tarihinde, eğer, Meclisten güvensizlik oyu alsaydık veya Meclis Başkanı güvensizlik oyu aldığımızı açıklasaydı, o tarihte ne yapmamız gerekiyor idiyse, bugün, yani, Anayasa Mahkemesi kararının Resmi Gazetede yayımlandığı gün de aynı şeyi yapmaktır.

             Biz, dün, arkadaşlarımızla değerlendirmelerimiz sonucunda bu karara vardık; fakat, daha sonra, Sayın Meclis Başkanı beni aradı. Sayın Meclis Başkanı, Anayasa Mahkemesinin bu kararının Meclis iradesi yerine geçemeyeceğini, güven oylamasının siyasi bir karar olduğunu, Anayasa Mahkemesinin siyasi bir karar alamayacağını, dolayısıyla, bir hükümetin, ancak, Meclis tarafından güvensizlik oyuyla düşürülebileceğini, Anayasa Mahkemesi kararıyla hükümetlerin düşürülemeyeceğini ifade ederek, bu görüşünü, Meclis Başkanlık Divanının bu sabahki toplantısına götüreceğini ve Başkanlık Divanında bu konuyu müzakere edeceklerini bana ifade etti. Bunun üzerine, ben de, daha önce aldığımız kararı yürürlüğe koymak için, Meclis Başkanlık Divanının bu toplantısının sonucunu bekleyeceğimizi kendisine ifade ettim. Biraz önce o toplantı sonuçlandı, o yüzden de Grup toplantımızı bir süre geciktirmek zorunda kaldık. Sayın Meclis Başkanımızla görüştüm, Sayın Meclis Başkanı, yeni bir güven oylamasına gitme veya güven oylamasını yenileme kararını Başkanlık Divanında almadıklarını ve meseleyi Hükümetin takdirlerine bıraktıklarını bana ifade etti, sanıyorum, bu yönde de kamuoyuna bir açıklama yapmış.

 

            Şimdi, bu durumda, biz, daha önceki kararımızı uygulamak durumundayız. Anayasa Mahkemesi kararının tartışmasını yapmak, Hükümet olarak bize düşmez. Bizim yapmamız gereken, Anayasa Mahkemesinin kararına uymaktır. Hukuken bu karar Hükümeti bağlayıcıdır, biz, bunun gereğini yapmak durumundayız, eğer, Meclis, kendisi bir güven oylamasına ihtiyaç duysaydı, daha önceki güvenoylamasını yenilemeye ihtiyaç duysaydı, Meclis Başkanlık Divanı, Meclis Genel Kuruluna bu yönde bir öneri getirseydi, o zaman, belki, bizim bu tasarrufumuzu erteleme imkanımız doğabilirdi; ama, böyle bir durum olmadığına göre, şu anda, benim yapmam gereken, Sayın Cumhurbaşkanına çıkıp, Hükümetimizin istifasını Sayın Cumhurbaşkanına sunmaktır.

             Biliyorsunuz, Hükümet olarak bizim, görev başında güvenoyu isteme hakkımız var Anayasaya göre; ama, Anayasa Mahkemesinin bu kararı karşısında bizim bu müesseseyi de işletme imkanımız yok; çünkü, bizim, görev başında güvenoyu isteyebilmemiz için, daha önce güvenoyu almış bir Hükümet olmamız lazımdır. Anayasa Mahkemesi kararı, bizim, daha önce güvenoyu almadığımızı karara bağladığı için, bizim, şu anda görev başında güvenoyu isteme hakkımız yoktur. Dediğim gibi, ancak, güvenoyunun yenilenmesi konusunda Meclis Başkanlığının önerisi doğrultusunda, Meclis Genel Kurulunun bir karar alması söz konusu olabilirdi, bu olmadığı için, bizim yapmamız gereken hadise, Anayasa Mahkemesi kararının gerektirdiği biçimde Hükümetin istifasının Sayın Cumhurbaşkanına sunmaktır.

             Biliyorsunuz, ben daha önce, Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararı gerektirmediği takdirde, yani, yayımlanmış olan karar Hükümetin istifasını hukuken zorunlu hale getirmediği takdirde, istifa etmeyi düşünmediğimi, Mecliste güvensizlik oyu alıncaya kadar göreve devam etme kararında olduğumu açıklamıştım; ama, Anayasa Mahkemesi kararı, Meclisin, bu konudaki Cumartesi günü yapılması kararlaştırılan oylamasından önce açıklandığı için, şu anda, bizim için önemli olan, meselenin hukuki lazimesinin yerine getirilmesidir; ama, önemli olan kurallara uymak, kurumları zedelemeden devlet sorumluluğu içerisinde yapmamız gerekeni yapmaktır. Bu nedenle Sayın Cumhurbaşkanından randevu istedim, Grup toplantısından hemen sonra Sayın Cumhurbaşkanına çıkacağım ve Hükümetin istifasını kendilerine sunacağım.

             Tabii, Hükümetin istifasıyla birlikte, bugün Mecliste görüşülmesi öngörülen, esas görüşmesi yapılması öngörülen ve Cumartesi günü de oylanması kararlaştırılmış olan gensoru önergesi de düşmüş olmaktadır.

             Şimdi, yeni bir süreç başlayacaktır, yeni bir Hükümet teşkiline ilişkin bir süreç başlayacaktır. Anavatan Partisi olarak bu süreç içerisinde, 24 Aralık seçimlerinden sonrasına göre, şu anda çok daha önemli bir konumda, çok daha tayin edici bir konumda olduğumuza inanıyorum. Bundan sonraki hükümet oluşumu geniş ölçüde bizim tavrımıza göre belirlenecektir. Tıpkı, o zaman yaptığımız gibi, bu hükümetin kurulmasından önce yaptığımız gibi, bu meseleyi, Meclis Grubu olarak birlikte götüreceğiz. Merkez Karar Yönetim Kurulumuzla Meclis Grubumuzu birlikte toplayacağız, meseleyi bütün yönleriyle tezekkür edeceğiz. Tabii, bu üç aylık Hükümet deneyimimizin de ışığında, Türkiye için en doğru kararın alınması için elimizden gelen her türlü katkıyı vereceğiz. Bunda, bütün arkadaşlarımın tam bir anlayış birliği içerisinde olduklarına inanıyorum.

             Meselenin siyasi yönüyle hukuki yönünü birbirinden ayırmak durumundayız. Hukuki yönünde bizim takdir hakkımız yoktur; Anayasa Mahkemesi kararının bence tartışılmasında da yarar yoktur, belki, akademik çevreler bu tartışmayı kendi aralarında yapabilirler; ama, hükümet olarak, iktidar partisi olarak, şu anda bize düşen, bu kararın gereğini yerine getirmektir, bana göre de burada, herhangi bir takdir hakkımız yoktur.

             Şimdi, bizim istifamızla birlikte yeni bir tartışma başlayacaktır, bu da, Sayın Cumhurbaşkanının bir seçim hükümet kurma suretiyle, Meclisi seçime götürmek hususundaki 45 günlük süresinin hangi tarihten itibaren işlemeye başlayacağı tartışmasıdır. Bu, bugünden itibaren başlayabilir veyahut da güven oylamasının yapıldığı 12 Mart 1996’dan itibaren başladığı kabul edilebilir. Tabii, bunun ikisinin de farklı sonuçları olacaktır; ama, burada unutulmaması gereken husus, bu sürenin, Sayın Cumhurbaşkanı açısından takdire bağlı bir süre olduğudur; yani, Sayın Cumhurbaşkanı bu 45 günün dolması halinde dahi otomatikman seçime gidilmesi takdirinde bulunmayabilir, ek süre verebilir veya bu süreyi bugünden itibaren işletmeyi kararlaştırabilir. Bu konularda, bundan sonraki hükümet kurulması çalışmalarında izlenecek yöntem konusunda da bugünkü görüşmem sırasında Sayın Cumhurbaşkanıyla istişarede bulunacağım.

            Bildiğiniz gibi, zaten, eğer, bu karar açıklanmasaydı; yani, bugün Resmi Gazetede yayımlanmasaydı, Cumartesi günü yapılacak olan güven oylamasında, ortağımız Doğru Yol Partisi Hükümete güvensizlik oyu verilmesi, yani, gensoruyu kabul oyu verilmesi yönünde bağlayıcı karar almıştı. Ben, aslında, onu tercih ederdim; yani, bu Hükümetin, Hükümeti teşkil eden partilerden birisinin güvensizlik oyuyla görevden ayrılmak zorunda olduğunun millete teşhir edilmesini tercih ederdim. Aslında, milletimiz, sanıyorum ki, bunu gayet iyi görmüştür, anlamıştır bu Hükümetin neden devam edemediğini. Bu Hükümetin, Doğru Yol Partisi tarafından niçin sona erdirildiğini şu anda gayet iyi değerlendirme durumundadır. Daha önce de, müteaddit vesilelerle bu kürsüden ifade ettiğim gibi, bu Hükümet kendi içerisinde ciddi hiçbir uyumsuzlukla karşılaşmamıştır. Tam tersine, geçmişteki bazı tek parti Hükümetlerinden daha uyumlu bir çalışmayı gerçekleştirmiştir. Bu da iki parti arasında kurulan koalisyon Hükümetinin azınlık Hükümeti olmaktan kaynaklanan bütün zaaflarına rağmen, aslında, programları, yaklaşımları, politikaları itibariyle, birlikte Hükümet etmeleri yararlı olan, birlikte Hükümet etmeleri ülke yararına olan partiler olduğunu bir defa daha ortaya koymuştur.

             Bu Hükümetin süresinden önce sona ermesinin tek nedeni, ortağımızın Genel Başkanıyla ilgili olarak ortaya atılan iddialarla ilgili Meclis denetiminin engellenmek istenmesidir; koalisyon protokolünde bu konuda yer alan açık hükümere rağmen, Sayın Çiller’le ilgili olarak Mecliste açılmış olan bazı soruşturmalar ve bu konuda Meclis denetimine gelen bazı yeni konular, ortağımızın kendi Genel Başkanının bu denetimden uzak tutulması amacıyla koalisyonun devamını engellemesi sonucunu doğurmuştur. Maalesef, aslında çok uyumlu çalışan, ülke yararına çok önemli, üç senelik geçmiş koalisyon Hükümetinde gerçekleştirilemeyen çok uyumlu icraatları gerçekleştirmek için gerekli hazırlıkları tamamlamış, yasal altyapısını bitirmiş olan bu Hükümet, tamamen, ortağımızın Genel Başkanının kendi kişisel hesabını verememesi nedeniyle böyle bir durumla karşı karşıya kalmıştır.

             Önümüzdeki dönemin çeşitli ihtimallerle açık bir dönem olduğu hepinizin malumudur. Bir erken seçim gündeme gelebilir, yeni bir Hükümet oluşumu gündeme gelebilir; ama, her halükarda, buradan, hepiniz adına milletimize vermezi gereken mesaj, tıpkı bugüne kadar olduğu gibi, Anavatan Partisinin bu oluşum içerisinde, bu süreç içerisinde ülke menfaatini kendi menfaati üzerinde tutan bir sorumluluk anlayışıyla hareket etmeye devam edeceği mesajıdır. (Alkışlar)

             müsaade edersiniz, sizler adına, Anavatan Partisi adına, buradan, milletimize bir taahhütte daha bulunmak istiyorum. Eğer, biz, ilkelerimizi çiğneyerek bazı şeylere göz yumsaydık, bazı şeyleri görmezlikten gelseydik, bazı şeyleri örtmeye razı olsaydık, bütün bu ortaya atılan hukuki argümanlara rağmen, bu Hükümetin devam etmesi mümkün olurdu; ama, biz, iktidarımızı devam ettirmek için bunu yapmadık. Şimdi, yeni bir Hükümet oluşumu gündemdedir, yeni bir koalisyon Hükümetinin müzakereleri yapılacaktır, burada, hepiniz adına, tekrar aynı ilkelerden santim kadar sapmayacağımızı milletimize ilan ediyorum.(Alkışlar)

             Bu süreç, ülkemiz için belki pahalı bir süreçtir, maliyeti belki yüksek olan bir süreçtir; ama, bu sürecin Türk siyasetine sağlayacağı bir faydanın olması lazımdır, benim aklıma gelen en önemli fayda da, Türk siyasetinin artık, nihai olarak bugüne kadar malül olduğu kirlenmeden temizlenmesidir. (Alkışlar)

             53. Koalisyon Hükümetinin kuruluşunda görüşleriyle, önerileriyle, oylarıyla katkıda bulunan, bugüne kadar Hükümetimize destek veren Anavatan Partisinin bütün milletvekillerine, hepinize bir defa daha şükranlarımı sunuyorum. Bundan sonra, önümüzdeki bu kritik dönemde, aynı dayanışma, aynı birlik, beraberlik anlayışı içerisinde, aynı sorumluluk anlayışı içerisinde yolumuza devam edeceğime olan inancımı bir defa daha ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.(Alkışlar)