DEVLET BAKANI SAYIN MESUT YILMAZ'IN
OTTOWA BÜYÜKELÇİLİĞİMİZE SALDIRI KONUSUNDA YAPTIĞI AÇIKLAMA

13 Mart 1985 Çarşamba

* * *

DEVLET BAKANI A. MESUT YILMAZ (Rize) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün Ottawa Büyükelçiliğimizin hedef olduğu alçakça saldırı hakkında yüce Meclise bilgi arz etmek ve buna ilişkin bazı görüş ve düşüncelerimizi açıklamak üzere huzurunuzda bulunuyorum.

Her şeyden önce bu saldırının Kanada’da misyonlarımıza ve misyon mensuplarımıza yönetilen üçüncü saldırıyı teşkil ettiğini üzüntüyle kaydettiğimizi ifade etmek isterim.

Hatırlayacağınız gibi, 8 Nisan 1982 tarihinde Büyükelçilik Ticaret Müşaviri Kani Güngör otomobilinin içinde silahlı saldırıya uğramış ve bu saldırıdan çok ağır yaralarla ve büyük ölçüde felç olarak kurtulabilmiştir. Daha sonra 27 Ağustos 1982 günü Askeri Ateşe Albay Atilla Altıkat büyükelçiliğe görevine gelirken otomobili içinde şehit edilmiştir. Albay Altıkat’ın canileri bugüne kadar yakalanamamıştır. Buna karşılık kani Güngör’e yönelik saldırının faili olarak 1984 yılı Mart ayında tutuklanan 3 teröristin ağır ceza mahkemesine sevk edilip edilmeyeceklerine ilişkin ön duruşma, Kanada adli sisteminde mevcut olanakları azami derecede istismar eden savunma oyunları ile uzayıp gitmektedir. Ön duruşmanın halihazır safhasında sanıkların öldürmeye teşebbüs yerine, eylem için işbirliği suçundan yargılanabilecekleri intibaı alınmakta, bu suçlama sonunda verilecek cezanın da işlenen suçla orantılı olmayacağı endişesi yer almaktadır.

Ottawa Büyükelçimize yönelik saldırı işte bu ortam içinde planlanmış ve tatbike konulmuştur. Saldırının bir Kanada’lı güvenlik görevlisinin hayatını kaybetmesi ve teröristlerin eline düşmemek amacıyla binanın ikinci katından atlayan büyükelçimizin yaralanmasıyla sonuçlanmış bulunmasını nefret ve üzüntüyle karşılamamaya imkan yoktur. Üstelik olayın Orly duruşmasından sonra birtakım saldırıların mümkün görüldüğü misyonlarımızın ve aralarında Kanada’nın da bulunduğu çeşitli ülkelerin özellikle uyarılmış oldukları bu döneme rastlamış olması, üzüntümüzü daha da artırmaktadır. Esasen, basına da yansımış olan bazı bilgiler, özellikle Kanada ve İtalya’daki misyonlarımızın belirli bir tehdit altında bulunduklarını göstermekteydi. Hal böyle iken büyükelçiliğimiz önünde alınmış bulunan güvenlik önlemlerinin yeterli düzeyde olduğunu söylemeye imkan göremiyorum.

Sayın milletvekilleri, uluslar arası terörizm ile başa çıkmanın tek yolunun bu belaya karşı cesaretle karşı tedbirler almak olduğunu; teröristlerle pazarlık ederek, canilere tavizler vererek, bu kişilere adeta dokunulmazlık tanınarak terörizmin önlenemeyeceğini gösteren misaller hafızalarımızda tazeliğini korumaktadır. Batı camiasına mensup olup insan hak ve hürriyetlerine saygılı bütün ülkeler, bu prensiplerin arkasına sığınarak insan haklarının temelini oluşturan yaşama hakkına tecavüz edenlere göz yumamazlar. Hiçbir kanun, hiçbir anayasa, hiçbir uluslar arası sözleşme teröristlere, devletleri parçalama hürriyetini garanti etmemiştir.

Ottowa Büyükelçiliğimize saldıran teröristlerin mensup olduklarını öne sürdükleri örgütün daha önce Lizbon büyükelçiliğimizi de işgal ederek Maslahatgüzarımızın eşi Cahide Mıhçıoğlu’nu da şehit ettikleri hatırlanacaktır. O olay sırasında, yanlarında getirdikleri bombaların infilak etmesi sonucu ölen 5 terörist için ayinler düzenlendiği, bu alçak canilerin şehit mertebesine yükseltildikleri hayret ve nefretle görülmüştür. Bu kez Ottawa Büyükelçiliğimizin hedef olduğu saldırıda bu tutumun rolü bulunduğunu inkar etmeye imkan yoktur.

Ermeni topulum bu canilere destek olduğu, kendini bu hunharca cinayetlerden soyutlamadığı sürece daha pek çok günahsızın kanının akıtılmasını üzüntüyle beklemek yanlış olmayacaktır.

Ermeni toplumunun artık gerçekleri görmesini ve 70 yıldır kendi kendini aldatarak kapıldığı hayal dünyasından sıyrılmasını temenni ediyoruz.

Sayın milletvekilleri, başta bizzat saldırıları düzenleyenler olmak üzere herkes Türk Milletinin canı ve kanıyla verdiği şan ve şeref dolu İstiklal Savaşımızdan sonra Lozan Anlaşmasıyla kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nden kopartılacak bir karış toprak bulunmadığını herhalde bilmektedir. Bu durumda memleketimize yönetilen saldırıların sebebini başka yönlerde aramak gerekir.

Kanaatimizce asıl amaç, Türk Milletini birtakım iftiralarla karalayıp zayıflatmak, devletimizin milletlerarası toplumda şerefle işgal ettiği yeri sarsmaktır. Bu amaca erişmenin başlıca yolunu her eylemden sonra dünya basın ve yayın organlarında milletimize karşı yalan ve iftiralara dayanan bir kampanya başlatmakta görmektedirler. Nitekim geçtiğimiz yıllarda, her terör eyleminden sonra bu organlar adeta teröristleri haklı çıkartan yayınlar yapmışlar, teröristlerin tezlerini dünya kamuoyuna tekrar tekrar duyurmuşlardır.

Bir taraftan bu tutumun sakıncaları yetkililere anlatılmaya çalışılırken diğer taraftan tarihi gerçekler açıklıkla ortaya konmuştur.

Bu çabalarımızın semerelerinin alınmaya başlandığı memnuniyetle müşahede edilmiştir. En son Orly davası sırasında yabancı basını takip edenler, artık düzmece iddiaların Tanrı kelamı gibi sıralanmadığını, karşı görüşlerin mevcudiyetinin de açıklıkla ortaya konduğunu görmüşlerdir.

Dünya kamuoyunu aydınlatma ve tarihi gerçekleri izah yolundaki çabalarımızı daha büyük bir şevkle sürdüreceğiz. İnanıyor ki bu faaliyet, siz değerli milletvekillerimizin de içten katkılarıyla bütün ülkelerde gerek hükümet, gerek parlamento, gerek kamuoyu düzeyinde daha büyük etkiler yaratacak ve sonuçta Türk Milletinin alnını lekeleme yolundaki caniyane ve şerefsiz teşebbüsler bütünüyle akamete uğrayacaktır.

Değerli milletvekilleri, ağır, fakat başarılı bir ameliyat geçirmiş olan değerli Büyükelçimiz Coşkun Kırca’ya, huzurunuzda geçmiş olsun dileklerimizi iletir, kendisini en kısa zamanda görevinin başında görmeyi ümit ettiğimizi ifade eder, sağ ve salim kurtulmuş olmalarını sevinçle karşıladığımız ailesi fertleriyle büyükelçiliğimiz personelinin bir daha böyle acılı anlar yaşamamalarını Tanrı’dan dilerim.

Yüce heyetinize saygılar sunarım. (Alkışlar).