DEVLET BAKANI SAYIN MESUT YILMAZ'IN
YUNANİSTAN VE BULGARİSTAN'DAKİ TÜRK AZINLIĞIN DURUMU
İLE İLGİLİ OLARAK HÜKÜMET ADINA YAPTIĞI KONUŞMA

30 Eylül 1986 Salı

* * *

DEVLET BAKANI A. MESUT YILMAZ (Rize) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Amasya Milletvekili Sayın Arsan savaş Arpacıoğlu ve 11 arkadaşının Yunanistan ve Bulgaristan’da yaşayan Türk azınlığın durumuyla ilgili genel görüşme önergesi üzerinde hükümetimin görüşlerini açıklamak üzere huzurunuzda bulunuyorum.

Batı Trakya’da yaşamakta olan soydaşlarımızın bazı sorunları olduğu; inşaat ruhsatı, onarım izni, sürücü ehliyeti ve pasaport alma gibi konularda zaman zaman güçlüklerle karşılaştıkları; eğitim alanında, eğitim malzemesi ve öğretmen eksikliği ile sınav sistemindeki değişikliklerden kaynaklanan sıkıntıları bulunduğu bilinmektedir. Ancak, unutulmamak gerekir ki, Batı Trakya’da yaşayan soydaşlarımızın her türlü hakkını da, diğer tüm Yunan vatandaşları için olduğu gibi, Yunan Anayasası ile Yunan yasalarının himaye ve teminatı altındadır. Ayrıca, Yunanistan’ın da taraf olduğu İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Helsinki Nihai Senedi gibi uluslar arası sözleşmeler de, soydaşlarımızın haklarına saygı gösterilmesi açısından, Yunanistan’a bazı yükümlülükler getirmiştir. Nihayet, bütün bunların da ötesinde, Türkiye ile Yunanistan arasında imzalanmış olan Lozan Barış Antlaşmasının, karşılıklı olarak azınlıkların himayesini öngören 37 ile 45 inci maddeleri hükümleri, Batı Trakya’daki Türk azınlığının hakları bakımından ilave bir teminat teşkil etmektedir.

Hükümetimiz, bu çerçeve dahilinde, Batı Trakyalı soydaşlarımızın durumlarıyla yakından ilgilenmekte, karşılaştıkları sorunlara ve güçlüklere, şartlar ve imkanlar elverdiği ölçüde, her türlü dikkat ve çabayı göstermektedir. Gerçi, eğitim alanında karşılaşılan darboğazın aşılabilmesi ve azınlık toplumunun ihtiyaç duyduğu yetişmiş elemanların sağlanabilmesi amacıyla Türkiye ile Yunanistan arasında mevcut kültür protokolünün öngördüğü veçhile, her yıl Batı Trakya’ya seçkin öretmenler gönderilmekte, yeterli eğitim malzemesi teminine çalışılmakta, soydaşlarımızın her yıl 250 kişilik bir kontenjan dahilinde ilk ve orta eğitim kurumlarında yatılı olarak Türkiye’de tahsil imkanı sağlanmakta ve nihayet, Batı Trakyalı kardeşlerimizin, gerektiğinde burs da verilmek suretiyle, üniversite ve yüksekokullarımızda eğitimlerini tamamlamaları olanağı yaratılmaktadır. Soydaşlarımızın dini ve manevi ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla, ramazan ayında ve dini bayramlarda, diyanet İşleri Başkanlığımızca, Batı Trakya’ya yetkili din adamları gönderilmektedir.

Görüleceği gibi, hükümetimiz, soydaşlarımızın karşılaştıkları sorunların çözümü ve güçlüklerin aşılması için kendine düşen her şeyi yapmaya hazırdır ve yapmaktadır.

Diğer yandan, bu konuda dikkate alınması gereken bir husus da, Batı Trakya Türk Toplumunun karşı karşıya bulunduğu güçlüklerin, halen Türk – Yunan ilişkilerinin içinde bulunduğu durumdan soyutlanamayacağı gerçeğidir. Bugün, Türkiye ile Yunanistan arasında çözüm bekleyen bir dizi sorun mevcuttur. Eğe kıta sahanlığının sınırlandırılması, Ege hava sahası, FIR hattı, uluslar arası anlaşmalarla gayri askeri statü altına konulmuş olan Ege adalarının bu statüsünde riayet edilmemesi ve aynı askeri ittifak içerisinde yer alan iki ülkenin Ege’deki komuta ve kontrol alanlarını tespiti gibi. Tüm bu sorunların altında aynı neden yatmaktadır. Bu da Yunanistan’ın, Lozan Anlaşmasıyla iki ülkenin hak ve menfaatleri arasında tesis edilmiş olan hassas dengeyi kendi lehine bozmak istemesidir. Bu dengeyi korumakla kesinlikle kararlı olan ve bir karış Yunan toprağında gözü bulunmayan Türkiye, Yunanistan’ın bu haksız isteğinden vazgeçmesi halinde, aramızdaki sorunların kolaylıkla çözümlenebileceğine inanmaktadır.

Türk – Yunan ilişkilerinin halen içinde bulunduğu en büyük güçlük, arada mevcut ihtilaflardan ziyade bunlara adil ve kalıcı çözüm yollarını araştırabilmek üzere, tarafların bir araya gelme imkanından mahrum olmalarıdır. Bugünkü Yunan Hükümetinin göreve geldiği 1981 yılından bu yana, ısrarla sürdürdüğü Türkiye ile her türlü diyalogu reddeden tutumuna rağmen, Türkiye, sorunların ancak karşılıklı müzakerelerle çözümlenebileceği inancıyla iki ülke arasında temas ve görüşmeleri başlatabilmek için azami çabayı harcamıştır. Hükümetimiz, bu nedenle, hükümet programından başlayarak, Yunanistan’a dostluk elini uzatmış, turizm ve ticaret gibi alanlarda başlatılacak temas ve işbirliğini müteakip, bunun yaratacağı müsait ortamda sorunlarımızın görüşülebileceği önerisinde bulunmuş, tek taraflı olarak aldığı bir kararla, 1984 yılında Yunan vatandaşlarından vize mecburiyetini kaldırarak, Türk ve Yunan halkı arasında doğrudan temas imkanını yaratmış, Yunan yetkililerince sık sık ileri sürülen Türk tehdidi iddialarının asılsızlığını Yunan halkına ve Yunan yöneticilerine göstermek üzere, Nisan 1985’de, bizzat Sayın Başbakanımız, iki ülke arasında mevcut yasal sınırların ihlal edilmezliğini de teyit edecek bir dostluk ve işbirliği anlaşması imzalanmasını teklif etmiştir.

Varşova Paktı üyesi ülkelerle saldırmazlık paktını andıran anlaşmalar akdinde sakıncalar görmeyen Yunan Hükümeti, ne yazık ki, bugüne kadar ne anlaşma imzalama teklifimize ve ne de diğer önerilerimize olumlu bir yanıt vermiştir. Bununla beraber Türkiye iki komşu ülke arasında her zaman sorunlar çıkabileceğinin ve bu sorunların ancak iyi niyetli, samimi ve yapıcı müzakerelerle, yine bizzat bu ülkeler tarafından çözümlenebileceğinin bilincinde olarak, bu yoldaki çabalarını sürdürmeye kararlıdır. İnancımız odur ki, bu gerçek, bir gün karşı taraf yetkililerince de görülecek ve idrak edilecektir.

Bu vesile ile şu hususu bir defa daha ifade etmeyi görev sayıyorum: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, Batı Trakya’da yaşayan soydaşlarının uluslar arası anlaşmalar ve sözleşmelerle teminat altına alınmış olan haklarına gerekli saygının gösterilmesini azami titizlikle izlemekte olup, bu konuda üzerine düşen her şeyi yapmaya ve her türlü maddi ve manevi fedakarlığa katlanmaya azimli ve kararlıdır.

Sayın milletvekilleri, şimdi, Bulgaristan’daki Türk azınlığının durumuna ilişkin maruzatıma geçiyorum.

1984 yılı kasım ayı sonundan itibaren Bulgaristan’daki Türk azınlığının isimlerinin Bulgar, Slav isimleriyle değiştirilmesi için, güvenlik güçlerinin de yardımıyla yoğun bir baskı ve şiddet kampanyası başlamış, özellikle aralık sonları ve ocak ayının ilk günlerinde, Kırcaali, Mestanlı ve Yablonova’da ölüm ve yaralama ile sonuçlanan olaylar meydana geldiğine dair haberler alınmıştır.

Bulgaristan’ın bu tutumu karşısında, hükümetimiz, Bulgaristan’daki Türk azınlığına yapılan baskılar konusunda, Bulgaristan Hükümetine sırası ile 22 ?ubat 1985, 4 Mart 1985, 10 Nisan ve 7 Ağustos 1985 tarihlerinde dört nota vermiştir. Söz konusu notalarda, Bulgaristan ile iyi komşuluk ve işbirliği ilişkilerini geliştirmeye önem verdiğimiz belirtilmiş ve iki ülke arasında mevcut sorunların, geniş kapsamlı bir göç anlaşması da dahil olmak üzere, dışişleri bakanları düzeyinde ele alınıp görüşülmesi teklif edilmiştir.

Söz konusu baskıların son bulması ve bu meseleye Türkiye ile Bulgaristan arasında diyalog yoluyla bir çözüm bulunması için hükümetimizin sarfetmiş olduğu çabalara ve bu saydığım önerilerimize, maalesef Bulgaristan’dan müspet bir karşılık alınamamıştır. Bulgaristan’ın, Türkiye ile bu konuyu görüşmekten kaçınması karşısında, karşılıklı resmi ziyaretler durmuş,kültürel, sportif temaslar tarafımızdan askıya alınmış, ilişkilerimiz belirli bir düzeye indirilmiş ve konunun uluslar arası formlara götürülmesi zarureti ortaya çıkmıştır.

Bugüne kadar bu meseleyi götürdüğümüz uluslar arası formlar şunlar olmuştur:

1. Ottowa İnsan Hakları ve Temel Hürriyetleri Toplantısı:

Esas itibariyle bir Doğu – Batı siyasi forumu olan ve hükümet temsilcilerinin iştiraki ile 7 Mayıs – 17 Haziran 1985 tarihleri arasında yapılan Ottowa İnsan Hakları Uzmanlar Toplantısında, Bulgaristan’daki Türk azınlığına yapılan baskılar konusu tarafımızdan gündeme getirilmiş ve en geniş şekilde iştirakçilerin bilgisine sunulmuştur. Bu toplantıda yaptıkları konuşmalar sırasında, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Hollanda, Fransa, kanada ve Portekiz de bu konuya değinmişlerdir. Danimarka, Meksika ve Yunanistan konuya hiçbir şekilde değinmemişler; Finlandiya, İsviçre, İsveç ve Yugoslavya ise, genel olarak baskılar konusu üzerinde durmuşlardır.

Milli azınlıklar konusunda oluşturulan çalışma grubuna Türkiye, Federal Almanya ve Hollanda tarafından sunulan teklif metnine “kendi görüşlerinin uygun hususlar mevcut olmadığı” gerekçesiyle itiraz eden Bulgar temsilcilerinin, diğer ülkelerin metinlerine de itirazları ve konferansın ortak bir metin üzerinde anlaşmaya varamaması nedeniyle, Milli Azınlıklar Çalışma Grubuna nihai raporda yer alacak bir metin çıkarılamamıştır.

2. Helsinki Konferansı:

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı Sonuç Belgesinin İmzalanmasının 10 uncu Yıldönümü münasebetiyle Helsinki’de düzenlenen 1985 Temmuz ayındaki konferansta, Dışişleri Bakanımız bir konuşma yaparak,Bulgaristan’daki Türk azınlığının temel hak ve hürriyetlerinin Bulgar hükümetince çiğnenmesi konusu üzerinde de durmuş ve özellikle Türk azınlığının isimlerinin zorla Bulgar isimleriyle değiştirilmesi ve Bulgarlaştırma kampanyasına değinmiştir. Bulgaristan, bir nevi kutlama töreni mahiyetindeki Helsinki toplantılarında bu konunun açılmasından ve Türk Dışişleri Bakanının konuşmasında yer almasından rahatsız olmuştur. Bulgar heyet başkanı, Türk görüşlerine konferansta cevap vermemiş, ancak ayrıca bir basın toplantısı düzenlemiştir. İlgi görmeyen bu basın toplantısında, Bulgaristan’daki Türk azınlığının durumunu ele almak yerine, Türkiye’nin iç meselelerine temas ederek, Türkiye’yi tenkit etme yolunu seçmiştir.

3. Avrupa Konseyi:

Bulgaristan’daki Türk azınlığının durumu hakkında 10 parlamenter tarafından, 20 Mart 1985 tarihinde Avrupa Konseyi Danışma Meclisine bir karar tasarısı örneği sunulmuştur.

Öte yandan, Avrupa Konseyi Danışma Meclisinin 37 nci dönem birinci kısım oturumunun sona erdiği 26 Nisan 1985 günü itibariyle 55 parlamenterin imzasıyla, Bulgaristan’daki Türk azınlığına yapılan baskılar konusunda yazılı bir açıklama yayınlanmış, Bulgaristan hükümetinin baskı politikasına bir an evvel son vermesi istenmiştir.

Ayrıca, 1 ila 4 Temmuz 1985 tarihleri arasında Hamburg’da yapılan Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi minisesşın (mini – session) sırasında,üye olmayan Avrupa Memleketleriyle İlişkiler Komisyonu Raportörü Atkinson tarafından imzalanan ve komisyonda ittifakla kabul edelin rapor ve karar tasarısı, 26 Eylül 1985 günü yapılan genel kurul toplantısında da kabul edilmiştir.

4. NATO:

29 – 31 Mart 1985 tarihleri arasında Lizbon’da yapılan Kuzey Atlantik Asamblesi Daimi Komitesi Toplantısı sonunda, Bulgaristan’daki Türklere karşı uygulanan ayırımcılığı kınayan bir basın bildirisi yayınlanmış; ayrıca 17-20 Mayıs 1985 tarihleri arasında Stuttgart’da yapılan kuzey Atlantik Asamblesi ilkbahar genel kurulunda, Bulgaristan’daki Türk azınlığına karşı uygulanan baskıları kınayan bir basın bildiri yayınlanmıştır. Stuttgart toplantıları sırasında, siyasi ve sosyal komitelerde, iki milletvekilimiz “Bulgaristan’daki Türk azınlığına yapılan baskıların önlenmesi” başlığını taşıyan karar tasarıları sunmuşlardır.

Kuzey Atlantik Asamblesi İçtüzüğü ve usul yönünden karar tasarılarının ilkbahar döneminde ele alınmasına olanak bulunmadığı için,tasarıların, Ekim 1985'’e yapılan San Francisco toplantısına sunulması ve orada oylanması kararlaştırılmış ve 10 -–15 Ekim 1985’te tarihleri arasında San Francisco’da yapılan toplantıda “Türk azınlığı” konulu bir karar kabul edilmiştir.

5. Parlamentolar arası birlik toplantıları:

25 – 30 Mart 1985 tarihleri arasında Togo’nun başkente Lome’de düzenlenen Parlamentolar arası Birlik Konferansı sırasında, parlamenterlerimiz, Bulgaristan’daki Türk azınlığına yapılan baskılar konusunda, gerek İslam ülkeleri grubuna, gerek tüm parlamenterlerle etraflı bilgi vermişlerdir.

2 ila 7 Eylül 1985’te Ottawa’da yapılan 74 üncü Parlamentolar arası Birlik Toplantısına iştirak eden heyetimizin başkanı, Bulgaristan’daki Türk azınlığına yapılan baskılar konusunda uzun bir konuşma yapmıştır.

6. 23 üncü UNESCO Genel Konferansı:

8 Ekim – 12 Kasım 1985 tarihleri arasında Sofya’da yapılan 23 üncü UNESCO Genel Konferansında bir konuşma yapan heyet başkanımız Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı Sayın Metin Emiroğlu, yaptığı konuşmada Bulgaristan’daki Türk azınlığına yapılan baskıları etraflı şekilde anlatmıştır.

7. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı Budapeşte Kültürel Forumu:

15 ekim – 26 Kasım 1985 tarihleri arasında Budapeşte’de yapılan kültürel forumda, heyet başkanımız açış ve kapanış konuşmalarında, kültürel alanda Türk azınlığına yapılan baskıları belirtmiştir.

8. İslam Konferansı Örgütü Dakar Toplantısı:

30 Ekim – 3 kasım 1985 tarihleri arasında Dakar’da yapılan İslam Konferansı Örgütü Enformasyon ve Kültür İşleri Komitesi Toplantısında heyetimiz, Bulgaristan’daki Müslüman Türk azınlığının maruz kaldığı baskı ve şiddet hareketlerini etraflı şekilde ortaya koymuştur.

Kültür İşleri Alt Komitesinin toplantısı sonunda yayınlanan raporda, Bulgaristan’daki Türk azınlığına yapılan baskılar konusuna da yer verilmiştir.

9. 16 ncı İslam Konferansı Örgütü Dışişleri Bakanları Konferansı:

Birleşmiş Milletlerin 40 ıncı Genel Kurul toplantıları vesilesiyle New-York’a giden Dışişleri Bakanları Koordinasyon Toplantısında yaptığı konuşmada, konunun,Ocak 1986’da Fas’ta yapılacak İslam Ülkeleri Dışişleri Bakanları Konferansına götürüleceğini açıklamıştır.

Nitekim, 6-10 Ocak 1986 tarihleri arasında Fas’ın Fes ?ehrinde yapılan İslam Konferansı Dışişleri Bakanları Toplantısı sonunda, “Bulgaristan’daki Türk Müslüman azınlığının acıklı durumu” başlıklı bir karar kabul edilmiştir. Söz konusu karara göre, diğer hususlar meyanında, örgüt genel sekreteri, Bulgaristan’daki Müslüman azınlığın yaşam şartlarını incelemek, bu amaçla gerekli göreceği temasları yapmak ve ilgili uluslar arası sözleşme ve anlaşmalar ile özellikle Uluslar arası İnsan Hakları Sözleşmesi çerçevesinde ve kararda vazedilen diğer hükümler uyarınca, bu probleme siyasal çözüm bulunmasını kolaylaştıracak tavsiyelerde bulunmak üzere, mümtaz şahsiyetlerden oluşan 3 üyeli bir temas grubu tayin etmekle görevlendirilmiştir.

Söz konusu kararda, ayrıca örgüt genel sekreteri,Bulgaristan’daki Müslüman azınlığın acıklı durumunu izlemeye ve İslam Konferansı Dışişleri Bakanlarının gelecek toplantısına kapsamlı bir rapor sunmaya davet edilmiştir.

10. Dünya Müslüman Gençlik Assamblesi:

Dünya Müslüman Gençlik Assamblesi, 22-27 Ocak 1986 tarihlerinde Riyad’da yapılan 6 ncı konferansı sırasında, diğer ülkelerde yaşayan Müslüman azınlıklar meyanında, Bulgaristan’daki Türk – Müslüman azınlığı ile ilgili tavsiye kararı almıştır. Bu kararda, Bulgaristan protesto edilmiş ve Müslümanlara karşı uygulanan baskıya biran evvel son verilmesi istenmiştir. Konferans, ayrıca, İslam Konferansı Örgütü Fes Toplantısında kabul edilen kararları benimsediğini açıklamıştır.

11. Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılması Komitesi:

Bulgaristan Hükümeti, Birleşmiş Milletler Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılması Komitesine, 15 Ağustos 1984 tarihinde sunduğu ve 118-17 sayılı Birleşmiş Milletler Belgesi olarak yayımlanan raporunda, Bulgaristan’da Türklerin varlığını açıkça kabul etmişti.

Söz konusu raporda, Türklerin anadillerinde eğitim gördükleri belirtilmekte ve Türk azınlığının varlığına çeşitli şekillerde değinilmekteydi. Ocak 1986’da, söz konusu raporun yerine geçmek üzere gözden geçirilmiş yeni bir belge sunan Bulgar Hükümeti, bu defa Bulgaristan’daki Türk azınlığı ile ilgili bütün atıfları ortadan kaldırmıştır.

Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılması Komitesinin 3 – 21 Mart 1986 tarihleri arasında New-York’ta yapılan 33 üncü dönem toplantısında, üye uzmanlar Bulgaristan’ın bu tutumunu eleştirmişler ve izahat istemişlerdir.

1986 Nisan ayı başında Uluslararası Af Örgütünün yayımladığı Bulgaristan raporu, tüm dünyada geniş yankılar uyandırmıştır. Söz konusu raporda, Bulgaristan’da yaşayan Türk azınlığının zorla isimlerinin değiştirildiği, zorlama ve baskıların, önce tehdit ve tutuklama ile başlayıp sonra sürgün etme ve öldürmeye kadar vardığı, örgütün elinde bu kampanya sırasında tutuklanan 250 Türkün isimlerinin bulunduğu, keza 100’den fazla Türkün öldürüldüğünün de örgüte ulaşan haberler arasında olduğu belirtilmektedir.

Af Örgütünün raporunda ayrıca, Bulgar makamlarına yapılan başvurulara basın açıklamaları dışında bir cevap alınamadığı, Bulgaristan’a bir heyet gönderilerek ilgililerle görüşme isteklerinin de cevapsız kaldığı kaydolunmaktadır.

12. Helsinki İzleme Komitesi Haziran 1986’da, Bulgaristan’daki Türk azınlığına yapılan baskıları anlatan bir rapor yayınlamıştır.

DEVLET BAKANI A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

13. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı Bern İnsani Temaslar Uzmanlar Toplantısı:

2 Nisan – 27 Mayıs 1986 tarihleri arasında Bern’de yapılan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı İnsani Temaslar Uzmanlar Toplantısında, Bulgaristan’daki Türk azınlığı meselesi heyetimizce ayrıntılı bir şekilde dile getirilmiştir. Bern toplantısında Amerika Birleşik devletleri, İngiltere, kanada, Fransa, Federal Almanya, İspanya, Hollanda, Belçika, İtalya, Lüksemburg, İsviçre, İzlanda ve Norveç, açıkça isim zikrederek bizi desteklemişlerdir. Portekiz ve Yugoslavya ise isim zikretmemekle birlikte konuya kuvvetli şekilde değinmişlerdir.

Sayın milletvekilleri, bu geniş izahattan da anlaşılacağı üzere, Türk Hükümeti, Bulgaristan’daki Türk azınlığına karşı uygulanan zorla asimflasyon hareketini, ikili anlaşmalardan ve uluslararası hukuktan doğan haklarına dayanarak, en faal şekilde ve titizlikle takip etmekte ve bu insani konuyu ilgili bütün uluslararası forumlarda etraflı bir şekilde ortaya koymaktadır. Türkiye’nin izlediği bu politika, uluslar arası camiada giderek artan şekilde makes bulmaktadır. Bu itibarla, bu nazik meselenin bu aşamada genel görüşme mevzuu yapılmamasının uygun olacağı düşünülmektedir.

Saygılarımla yüce Meclise arz ederim. (ANAP sıralarından alkışlar)