KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI SAYIN MESUT YILMAZ'IN
BAKANLIĞININ 1987 BÜTÇESİ ÜZERİNDEKİ KONUŞMASI

16 Aralık 1986 Salı

* * *

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI A. MESUT YILMAZ (Rize) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakanlığımın 1987 yılı bütçesi üzerinde görüşlerini, dileklerini ve önerilerini sunan bütün değerli milletvekillerine teşekkür ederim. Ben burada, bakanlığımın 1986 yılında gerçekleştirdiği ve 1987 yılında gerçekleştirmeyi planladığı faaliyetleri uzun uzun sıralamak niyetinde değilim. Konuşmam esas itibariyle, değerli milletvekili arkadaşlarımın öne sürdükleri bazı eleştirileri cevaplandırmak ve üzerinde açıklama yapmam istenen bazı hususları açıklığa kavuşturmaktan ibaret olacaktır.

Daha önce Plan ve Bütçe Komisyonunda, üzerinde tartıştığımız bir konunun muhalefete mensup sayın sözcüler tarafından burada yeniden dile getirildiğine şahit oldum. Bu husus, kültür ve turizm fonksiyonlarının bir bakanlığın bünyesinde toplanmasının doğru olup olmadığı hususudur. ?unu söylemek istiyorum; benim bakanlığımda, bugünkü yapısı içerisinde 5 tane genel müdürlük vardır. Bu 5 genel müdürlükten bir tanesi Tanıtma ve Pazarlama Genel müdürlüğüdür. Fonksiyonu itibariyle, hem kültürel tanıtmayı, hem de turistik tanıtmayı üstlenmiştir. Yine bakanlığımın teşkilat yapısı içerisinde Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü vardır. Bu genel müdürlüğün hizmetlerini de, yüzde 50 turizme dönük, yüzde 50 kültüre dönük olarak vasıflandırabilirim. Dolayısıyla, teşkilatın iç yapısı açısından baktığınızda, bu birliktelik, aslında doğru bir birliktelik, doğru bir beraberliktir.

Ayrıca, turizmin sadece ekonomik bir olay olmadığını düşünüyorsanız, turizmin bir de sosyal bir fonksiyonu olduğunu düşünüyorsanız; ayni sosyal fonksiyondan kastım, turizmin milletler arasında dostluğun, kardeşliğin, pekişmesine yarayan bir araç olduğunu düşünüyorsanız, o zaman yine kültür meselesinin tam ortasındasınız demektir. Turizmin, bu ikinci niteliğinden dolayı da bu fonksiyon beraberliğini doğru bulduğumu tekrar ifade etmek istiyorum.

Şimdi, Türkiye’deki kültür meselesi hakkında, çok kısa da olsa, ana hatlarıyla görüşlerimi dile getirmek istiyorum. Bakınız, sizlere çeşitli plan dönemlerinde kültür meselesinin Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri tarafından; hatta bu planlar Yüce Meclis tarafından onaylandığına göre, bir yerde Türk Devleti tarafından nasıl algılandığını sizlere ifade temek istiyorum.

Birinci Beş yıllık Kalkınma Planında, kültür, Batı sanatının yurtta, Türk sanatının da dışında tanıtılması, plastik ve fonotik sanatlar alanında elemanlar yetiştirilmesinden, Devlet Opera ve Balesi, Devlet Tiyatrolarının çalışmalarının yaygınlaştırılması, özel tiyatroların teşviklerinden; kitaplıkların kurularak bilimsel yayın, çeviri, seminer tutanaklarının toplanmasından ibarettir. İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planını açıp bakınız, birincisinin aynen tekrarıdır.

Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planında, birinci ve ikinci plan dönemlerinde kültürün, toplumun sosyal ve ekonomik yapısından ayrı ele alınmasının, bu konuda öngörülen gelişmelerin gerçekleşmemesinin başlıca nedeni olduğundan yakınılmaktadır.

Dördüncü Beş yıllık Planda, Üçüncü Beş Yıllık Planın yıllık programlarında öngörülmüş olan gelişmelerin gerçekleşmesinin kısıtlı kaldığı tespit edilmektedir. Yani, son çeyrek yüzyıl boyunca; plan tatbikatının başladığı 1963 yılından itibaren dört plan döneminde kültür politikamız sadece vaatlerden, dileklerden ve yakınmalardan ibaret olmuştur.

1980 senesinden sonra önemli bir değişiklik olmuştur. 1982 senesinde, Türkiye’de ilk defa bir Milli Kültür şurası toplanmıştır ve birincidir. İnşallah biz, 1987 yılının sonunda ikincisini toplayacağız. ?imdi, bu kültür şurasının toplanmasından ve Beşinci Beş Yıllık Plan hazırlıklarının başlamasından önce, milli kültür konusunda bir özel ihtisas komisyonu teşkil edilmiştir. Özel ihtisas komisyonu teşkil edildiği zaman, Sayın Başbakanımız, o zamanki Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı sıfatıyla bu komisyon üyelerine gönderdiği mektupta şöyle demektedir: “Ülkemizin çok yakın geçmişte karşılaştığı buhranın temelinde, sosyal ve kültürel değerler itibariyle yaratılan çok ciddi bir istikrarsız ve tutarsız değerler yapısının gençlerimizin zihnine nakşedilebilmiş, ekonomik ve sosyal istikrar beraberce bozulmuştur. Bugün, toplumu güçlendirmeye dönük bütün gayretler, müdahale edilebilir maddi unsurlara olduğu kadar, beşeri unsurlara da yönelmek mecburiyetindedir. Kalkınma, sadece kapitale değil, insan unsuruna da dayandırıldığı zaman bütünlük arz eden ve ulaşılabilir bir hedef halini almaktadır.”

Bundan daha beş yıl önce, Türkiye’de kültürün “Milli kültür” başlığı altında algılanmasının başlangıcında bu ifadeleri dile getiren Sayın Başbakanımızın, Sayın Sağlar’ın konuşmasında, kültür konularında bilgisizlikle, ilgisizlik ve basiretsizlikle itham edilmiş olmasından esef duydum. Ama, Sayın Başbakanımızın başlattığı bu hareket, 1982 senesinde toplanan Birinci Milli Kültür ?urasında, Cumhuriyet tarihimizde ilk defa enine boyuna ve en geniş bir biçimde tartışılmış ve ortaya, Cumhuriyet tarihimizin en anlamlı dokümanı konulmuştur.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Şimdi, icraat meselesine geleceğim; ama önce şunu söylemek istiyorum: Kültür konularında bugün yaptığımız işlerin neticesini yarın bekleyemezsiniz; bazılarının neticesini 10 sene sonra da bekleyemezsiniz; bazıları için 50 sene 100 sene beklemek zorundasınız.

Şimdi, 1982 senesinden önce – yani bizim hükümetimizin göreve başlamasından önce – bu özel ihtisas komisyonu “Milli kültür” adı altına 600 sayfalık bir doküman yayınlamıştır. “Milli kültür” deyimi, aslında bizim bir siyasi tercihimiz sonucu değildir; milli kültür politikası, bir devlet politikasıdır; yani devletin Beşinci Beş Yıllık kalkınma Planında kabul edilen kültür politikasıdır.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Bakınız, 1982 senesinde toplanan Milli Kültür ?urasının açılısında Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadesidir: “Uygarlık, uluslar arası olabilir, ama kültür millidir.”

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Şimdi, milli bir kültür, mutlaka tarihi değerlere, bizi biz yapan değerlere dayanmak zorundadır. Aslında, bu meselede, anamuhalefet partisiyle görüş ayrılığımız vardır, bu komisyonda da ortaya çıkmıştır, buradaki sözcülerinin ifadelerinde de ortaya çıkmıştır: milli kültür politikasının var olabilmesi için, evvela milli hedeflerin olması lazım. Zannediyorum, milli hedeflerde hiçbir ayrılığımız yoktur; çünkü bunlar Atatürk’ün koyduğu hedeflerdir. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin hedefleridir. (ANAP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Milli hedefimiz, “Yurtta sulh cihanda sulh” prensibi içerisinde çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmaktır; bu konuda zannediyorum hepimiz beraberiz.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Ama, bu uygarlık düzeyine hangi kimlik içinde ulaşacağız ve eğer bir gün ulaşırsak – ki mutlaka ulaşacağız – 21 inci yüzyılın değişen dengeleri içerisinde, zannediyorum sizlerin de kuşkusu yoktur ki, Türkiye çağdaş uygarlık düzeyini yakalayacaktır; ama o yakaladığımız çağdaş uygarlık düzeyinde kalıcı olabilmek için hangi kimliği taşımamız lazım; işte burada milli kültür meselesi ortaya çıkıyor. Bakınız, biz, 12 ay sonra Amerika’da Kanuni Sultan Süleyman Sergisi başlatıyoruz, bu sergi 1 sene kalacak. Kanuni döneminin kültürünü Amerikan toplumuna yansıtmayı amaçlıyoruz. Neden Kanuni dönemi?... Çünkü, 16 ncı yüzyılda dünyadaki en üstün kültürlerden birisi bizim kültürümüzdü; hatta 17 nci yüzyılda dünyadaki en ileri kültürlerden birisi bizim kültürümüzdü; 18 nci yüzyılda başabaş mücadele ettik. Bu kültürüyle, bütün geriliğimiz şu iki yüzyıldır; 2000 yılda, 2 yüzyıl...

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI A. MESUT YILMAZ (Devamla) – İki yüzyıldır; o iki yüzyılda neden geri kaldık? Açıkça söylüyorum, taassuba engel olamadığımız için. (SHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) matbaanın bu memlekete gelmesini yüzyıllarca geciktirdiğimiz için geri kaldık. Şimdi, bir yeni hamle yapmamız lazım. Bize hedefi gösteren Atatürk’tür; hedefimiz çağdaşlaşmadır, bunu değiştirmek de kimsenin gücünde değildir; ama bu milli hedefe... (Alkışlar) ulaşmak için gücümüzü kimden alacağız? Biz diyoruz ki, kendimizden alacağız; çünkü, biz bunun dünyada en üstün örneğini kendimiz verdik, o örneği başka yerde aramayalım, o kendi tarihimizde var diyoruz, onun için milli kültüre dönmemiz lazım diyoruz. (ANAP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Sayın milletvekilleri, komisyonda da açık seçik ifade ettim; ben bu bakanlığın başında olduğum sürece, bu bakanlık kültür ağırlıklı bir bakanlık olacaktır. Turizm, bakanlığımın genel faaliyeti içerisinde tali kalacaktır; ama kültürün önemi konusundaki mutabakatımızın, lütfen kültürün yönü içeriği konusunda da genelleştirelim.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Oralara geleceğim; ama emin olunuz, Atatürk’ün gösterdiği hedefe ulaşabilmemiz,bu konuda gücümüzü birleştirmemize bağlıdır.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Eğer bu memleketin bütün aydınları, bu konuyu bu espri içerisinde anlamazlarsa, bizim bu büyük hamleyi, Atatürk’ün bizden beklediği hamleyi gerçekleştirmemiz mümkün olmaz.

Şimdi, Sayın Fikri Sağlar’ın yönelttiği bazı eleştirileri cevaplandırmak istiyorum. Sayın Sağlar, milli kültür hizmetlerimizin, yayıncılık faaliyetlerinin yetersizliğini dile getirdiler. Kendisine şurada katılıyorum; en yaygın kültür yayma aracı kitaptır, yayındır. 1980 senesinde Türkiye’de Kültür bakanlığı 26 eser yayınlanmıştı, 1985 senesinde bu sayı 63’tür, bu sene sonu itibariyle yayınlayacağımız kitap sayısı 100’dür ve önümüzdeki senede hedefimiz 200’dür. Bu seneye kadar yedi tane dizimiz vardı, bu sene üç yeni dizi ekledik; Türk büyüklerini, kaynak eserleri ve tanıtma yayınlarını da bu dizilere ekledik.

Bakanlığımın genel bütçe içindeki payının nispi olarak azalma gösterdiği doğrudur; ama yatırım bütçesi içerisinde bakanlığımın yatırımlarının oranı artmıştır; genel yatırım bütçesi içerisinde bakanlığımın yatırım harcamalarının oranı artmıştır. Ayrıca, bir önceki yıla göre, eğer lütfedip kabul ederseniz, 1987 yılı Bütçemizin artış oranı yüzde 48’dir. 1986 bütçesine göre yatırımlardaki artışımız yüzde 67’dir. Transfer harcamalarımızdaki artış oranı ise yüzde 34.1’dtir.

Sayın sağlar, bazı sanatçıların pasaport alamamasından yakındılar. Bunlar, devam eden mahkemeler nedeniyle, yargı mercileri tarafından yurt dışına çıkmaları yasaklandığı için pasaport alamayan sanatçılardır. Bizim bakanlığımızı ilgilendiren bir husus değildir.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Aynı şekilde...

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Yargı kararı demedim, yargı mercileri tarafından dedim.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Pasaport Kanunuyla düzenlenen hallere ilişkin eleştiriniz; onu söylemek istiyorum. Maalesef bakanlığımı ilgilendiren bir konu değildir. (SHP sıralarından “O zaman oldu” sesleri)

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Sayın Fikri Sağlar, 2863 sayılı Kanunla ilgili yapılmak istenen yeni düzenleme konusundaki endişelerini dile getirdiler.

Sayın milletvekilleri, 1982 yılında, daha önceki Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulunu ikame eden, yeni bir organ oluşturan ve bu konuda yeni bir hukuki düzenleme getiren bir kanun çıkarılmıştır. Bu Kanunun ismi Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunudur. Bu Kanuna istinaden Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu yerine bir başka kurul, “Taşınmaz ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu” oluşturulmuştur.

Şimdi, açıklıkla ifade ediyorum; iki aylık bakanlık sürem içerisinde vatandaşlarımızdan, milletvekillerimizden, mahalli yöneticilerimizden bana gelen en çok talep, bu konuya ilişkindir. Bu konu, fevkalade hassas bir konudur; özellikle bizim için fevkalade hassas bir konudur. Çünkü biz, merci olarak Türkiye’de tarihi ve tabii varlıkları korunması gereken bir merciiyiz, bir bakanlığız. Onun için de bu konu, bakanlığımın uhdesine verilmiştir, bu kurul da bakanlığımın uhdesinde görev yapar; ama bağımsız bir kuruldur.

Şimdi, mevcut düzenleme içerisinde bölge kurulları vardır, bölge kurullarının görüştüğü konular da nihai merci olarak da bu yüksek kurul görev yapmaktadır. İki çeşit eleştiri söz konusudur. Bir tanesi, bu kurulların yaptıkları değerlendirmelerin isabetli olup olmadığıdır. Bu konuda bakanlık olarak, yorum yapma hakkına dahi sahip değiliz. Yani, kanun bu yetkiyi yüksek kurula vermiştir, ama ikinci bir eleştiri daha vardır; bu kurul, daha önceki Eski Eserler ve Anıtlar yüksek Kurulundan 14 bine yakın dosya devralmıştır ve şu anda kurulun gündeminde bekleyen 2 bine yakın dosya vardır. Bu kurul, ayda bir toplanmaktadır, her toplantısında ortalama, 40, 50 dosyayı görüşebilmektedir. Dolayısıyla, sadece bu kurulun aşırı iş yükünden doğan şikayetleri vardır, bunlara çare bulmak hükümetin görevidir. Onun için, bakanlık olarak yeni bir kanun tasarısı üzerinde çalışıyoruz; tahmin ediyorum ocak ayı içerisinde tadil tasarısını Başbakanlığa sunacağız ve yine tahmin ediyorum ki, şubat ayı içerisinde konu Yüce Meclise intikal edecektir.

Yeni getireceğimiz düzenlemede – kesin bağlayıcı konuşmak istemiyorum ama – iki espriyi mutlaka gerçekleştireceğiz. Bir tanesi, bu iş yükünü ortadan kaldırabilmek için il kurulları oluşturacağız. İl kurullarında görüşülen konular bölge kurullarında nihai merci olarak görüşülecektir. Yüksek kurulu mevcut yapısıyla muhafaza edeceğiz, ancak yüksek kurul, sadece ilke kararları veren bir kurul olacaktır veyahutta bakanın havale edeceği ve geneli ilgilendiren çok önemli SİT konularını görüşebilen bir kurul olacaktır. İkinci bir espri daha var; bu il kurullarında mutlaka mahalli idarelerin de temsilini sağlayacağız.

Sayın sağlar, Ankara Atatürk kültür Merkezinin durumundan yakındılar. Bu kültür merkezinin birinci ünitesinin, 29 Ekim 1987 tarihinde açılış yapılacak şekilde çalışmaların sürdürüldüğünü söyleyebilirim. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı 1987 yılı Bütçesinde, bu iş için, 1 milyar 310 milyon lira kaynak ayrılmıştır ve 1987 Ekim ayında kültür merkezi hizmete açılacaktır.

Sayın Sağlar, restorasyon çalışmalarının yetersizliğini ifade ettiler; Türkiye’de sadece arkeoloji ve etnografya müzeleri olduğunu ifade ettiler. Bu doğru değildir; çünkü, bunların yanında, çeşitli branş müzeleri ve bakanlığımızca açılan Atatürk müzeleri vardır. ?u anda toplam olarak, arkeoloji, etnografya ve Atatürk müzeleri olarak, Türkiye’de 131 müze vardır. Müzecilik alanında bakanlığımızın çalışmalarının yetersiz olduğunu da sanmıyorum: çünkü, daha geçen sene Avrupa Konseyi üyesi ülkeler arasında, özel jüri ödülü kazandık; İbrahim Paşa Konağındaki Türk – İslam Eserleri Müzesi dolayısıyla, Türkiye’de 1986 yılında, yerli ve yabancı bilim kurullarına 117 adet kazı için müsaade verilmiştir; bunlardan 23 tanesi yabancı kuruluşlardır. 1985 yılı sonu itibariyle yapılan envanterlerde, müzelerimizde 2 118 566 tane eski eserin mevcut olduğu anlaşılmıştır.

Devlet tiyatrolarının seyirci sayısı konusunda da, Sayın Sağlar’la mutabık değilim. Bizdeki istatistiklere göre, son üç yıl içinde seyirci sayısında yüzde 40 artış vardır ve geçtiğimiz mevsim seyirci sayısı 812 035 kişiye ulaşmıştır.

Keza, Devlet Opera ve Balesinin eser sayısında da, geçtiğimiz sene, bir önceki seneye göre, yüzde 38 artış vardır; temsil sayısında yüzde 14, seyirci sayısında da yüzde 11 artış olmuştur.

Yasak yayınlar konusuna, selefim sayın bakan açıklık getirdiler; ben, belki biraz daha detaylı izah etmenin yararlı olacağını düşündüm.

1978 ve 1979 senelerinde, o zamanki adıyla, Kültür bakanlığı tarafından yayımlanan 65 tane eser, gerek basında, gerekse Mecliste yapılan tenkitler üzerine yeniden incelenmiştir. Bu incelemede 18 eserin milli menfaatlerimize, örf ve adetlerimize ters düşen muhtevaları bulunduğu tespit edilmiştir. Bu 18 esere değişik derecelerde kısıtlama getirilmiştir. 3 tanesi için getirilen kısıtlama; bunların normal dağıtımının yapılması, ancak, tekrar basımının önlenmesidir. 6 tanesi için; bunların sadece araştırma kütüphanelerinde bulunması kabul edilmiş, onun dışında dağıtımları engellenmiştir. Geri kalan eserlerin, hem dağıtımı, hem basımı, hem de kütüphanelerde bulunması yasaklanmıştır.

Aslında, bu konuda şöyle bir güçlülüğümüz de var: Bizim kütüphanelerimize girecek kitapların, Kitap ve Süreli Yayınlar Seçme Yönetmeliğine uygun olması lazım, bu kitaplar, o yönetmeliğe de uygun bulunmamıştır. Dolayısıyla, bizim kendi kütüphanelerimize girmesi, fiilen imkansız hale gelmiştir, bizim kütüphanelerimize girmeyen kitapların, Kültür ve Turizm Bakanlığı eliyle dağıtılması gibi bir garabet ortaya çıkmıştır. Bu da, selefim sayın bakan tarafından durdurulmuştur. Aynı tatbikatın, benim bakanlığım süresince de devam ettirileceğini söylüyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

Sayın Şevki taştan, sanatı geliştirmek için ne yapacağımızı sordular. Bana göre, sanata yapılacak en büyük iyilik, sanatı şu veya bu yöne çekmemektir, sanata özgürlük vermektir. (“Bravo” sesleri, alkışlar). Aslında, bakınız, demin yasakladığımız söylediğim kitapların hepsinin telif hakları yazarlarına iade edilmiştir, onlar isterlerse bu kitapları bastırıp dağıtabilirler, ama biz bakanlık olarak dağıtmayız.

Yine Sayın ?evki Taştan, bakan emriyle kaldırılmış bir oyundan söz ettiler. Devlet Tiyatroları Genel Müdürüne sordum: Devlet tiyatroları 37 yaşında, yani kurulalı 37 sene olmuş, bu zaman içerisinde, tarihinde bakan emriyle kaldırılan hiçbir oyun yok; hatta, Nazım Hikmet’in “Ferhat ile şirin” diye bir balesi var...

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Hayır; bunun sadece adı değişmiş, afişi değişmiş. “Bir Aşk Masalı” adı ile aynı oyun sahnelenmiş; 1980 yılından önce.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Sayın Taştan, Sayın Genel müdürden aldığım bilgiye atfen söylüyorum.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Sayın Şevki Taştan, sinemayı geliştirmek için neler yapacağımızı sordular. Zannediyorum ki, sinemayı geliştirmek için yeteri kadar şey yaptık. Bunlardan bir tanesi, Sinema ve Müzik Sanatını Destekleme Fonunu kurduk; Sinema, Video ve Müzik Eserleri Kanununa göre ve bu fonun kullanılış amaçlarından bir tanesi de, sinema sanayiine düşük faizli kredi verilmesidir. Bu uygulama yakında başlayacak. Yine aynı fondan, muhtaç sinema sanatçılarına yardım imkanı getirilmiştir. Üçüncü olarak, belediye vergilerinin düşürülmesi sağlanmıştır. Dördüncü olarak, yine sinema sanayiine karşılıksız yardımlarla destekleme imkanı getirilmiştir ve beşinci olarak da, belki Türkiye’de sinemanın şimdiye kadar gelişmesini engelleyen en önemli konu olan telif hakkı meselesini çözümlemek için, Sinema Eserleri Sahipleri Meslek Birliği kurulma aşamasındadır.

Bu arada Sayın Sağlar, Sinema, Video ve Müzik eserleri Kanunuyla, yönetmeliklerin yürürlüğe girmesinden sonra fonda toplanan paranın yetersiz olduğunu ifade etmişlerdi. 4 Eylül 1986 tarihinden bu güne kadar fonda toplanan para 225 milyon liradır. Yani, üç aylık sürede 225 milyon liradır; ama asıl büyük akümülasyonun mart ayından sonra gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz.

?imdi bakınız, benim, özel tiyatrolara yardım konusunda, selefim sayın bakandan farklı düşündüğümü itiraf ederim. Bana göre devlet, her tiyatro kuranın gelirini garanti eden bir kurum değildir. (ANAP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Ama, şu andaki tatbikatı da şu açıdan savunmak zorundayım: Bu değerlendirme, katiyen sübjektif bir değerlendirme değil, tamamen objektif kriterlere dayanıyor. Kriterleri okuyorum: “Özel tiyatronun yardım isteğinde bulunduğu yılın bir önceki yılında tiyatronun oynadığı yerli oyun sayısı, tiyatronun oynadığı yabancı oyun sayısı, yurt genelinde yaptığı turne sayısı, oynanan oyunların düzeyi, tiyatronun kadrosu ve bilançosu.” Özel tiyatrolara yardım konusunda tiyatrolarından istenen ve değerlendirmeye esas olan belgeler bunlardır.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Sayın Bakanın ifade ettiği gibi, o konuda sadece biz karar vermiyoruz; tiyatroların da temsilcileri var, tiyatro yazarlarının da temsilcileri var; o kurul karar veriyoruz. Ama ben baştan da söyledim, prensip itibariyle her tiyatroya yönelen bu yardımcı amacına uygun da bulmuyorum. Yani, bu sene 64 milyon lira vermişiz; 38 tiyatro müracaat etmiş, 16’sı paylaşmış. ?imdi 64’ü 16’(ya bölerseniz, 3 ila 5 milyon arasında rakamlar bulursunuz. “Bu sene 100 milyon lira vereceğiz” diyoruz, bütçeye koymuşuz, 20 tiyatro olsa, 5 milyon düşer. Ben, bu paralarla bir tiyatronun ayakta kalacağına inanmıyorum.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI A. MESUT YILMAZ (Devamla) – onun için, “Objektif kriterlerimizi tekrar ortaya koyalım, bunları bir daha gözden geçirelim; bir jüri, bu kriterlere en fazla yaklaşan –belki- iki tiyatroyu seçsin; ama onlara verdiğimiz zaman, 50’şer milyon, 100’er milyon lira verelim” dedim. Hatta, bu demin söylediğim fondan bunu daha da artırma imkanımız var, yani o fonun amaçlarından bir tanesi de, bu tür faaliyetleri teşvik etmektir; o fondan bu miktarı daha da artırmamız mümkün.

Sayın Şevki Taştan, geleneksel sanatlarımızın geliştirilmesi konusunda yapılan çalışmaları öğrenmek istediler.

Çini, ebru, süsleme, hat, telkari, cilt gibi el sanatlarımızın geliştirilmesi için, bakanlığımıza bağlı dört merkezde (İstanbul, Kütahya, Ankara ve Erzurum’da) devamlı kurslar düzenlenmektedir. Ayrıca, bu maksada uygun çalışan özel kuruluşlara da, 1987 yılından itibaren, maddi olarak destek sağlanacaktır.

Yine Sayın Taştan, kültür merkezlerinin adedinin yetersizliğini dile getirdiler. Halen bunun yetersiz olduğu doğrudur. ?u anda sadece dört ilde ve dört ilçede olmak üzere sekiz merkezde kültür merkezimiz var; bunlar Adana, Bolu, Çankırı, Bingöl, Muş, Siirt, Manisa ve İstanbul’dur. Ama, 1986 yılında tamamlanıp önümüzdeki aylar içerisinde açılışı yapılacak olan dört kültür merkezimiz daha vardır: bunlar da, Erzurum, Nevşehir ile Muğla’nın Milas ve Fethiye ilçeleridir. 1987 yılında hizmete girmesi planlanan dokuz kültür merkezi daha vardır; bunlardan yedi tanesi Erzincan, Hatay, Kars, Kırşehir, Sivas, Kastamonu, Ankara, Malatya illerinde ve iki tanesi, Arapkir ve Viranşehir ilçelerindedir. Yani, 1987 yılı sonunda Türkiye’de 13 ilde ve 8 ilçede olmak üzere, toplam 21 kültür merkezi hizmete girmiş olacaktır. Bu da, şu anki duruma nazaran, üç katına yakın bir artışı ifade etmektedir.

Şimdi, burada söz konusu edilen turizm yatırımcılarına arazi tahsis konusunda sizlere en son bilgileri vermek istiyorum: 18 kasım 1986 tarihine kadar, turizm alan ve merkezlerinde 72 müteşebbise tahsis yapılmıştır. Bunlardan 40 müteşebbise yapılan tahsis, halen ön izin safhasındadır, 32 müteşebbise ise kesin tahsis yapılmıştır.

Kesin tahsisi yapılan bu 32 yatırımcıdan, halen işletmeye girmiş olanların toplam yatak kapasitesi 5 920’drir. ?u anda ön tahsiste olup da, bilahare kesin tahsise dönüşecek olan yatırımların toplam kapasitesi ise, 43 215 yatak, 1 830 yat ve 1 560 kişilik günü birlik turizm imkanıdır.

Yine burada söz konusu edilen Turizm Geliştirme Fonunda, 1983, 1984, 1985 ve 1986 yıllarında toplam 7 714 772 000 lira para toplanmıştır. Bu güne kadar yapılan harcamalardan sonra, fonun şu anki bakiyesi, 5 milyar 97 milyon liradır.

Önümüzdeki ay içerisinde, Turizm Teşvik Kanunu üzerine hazırladığımız bir tadil tasarısını da yüce Meclise getireceğiz. Orada yaptığımız önemli değişikliklerden bir tanesi de, Turizm Geliştirme Fonunun amaçları içerisine, turizm eğitimini de koymaktır. Ayrıca, Sayın Kasaroğlu’nun konuşmasında değindiği ve son yıllarda giderek yayılan ve bizi de rahatsız eden boyutlara ulaşan kumarhanelere meselesini de, o tadil tasarısı içerisinde düzenleyeceğiz.

Yalnız, şu düzeltmeyi yapmak isterim Sayın Kasaroğlu’na; bu kumarhanelerin açılmasına imkan veren yasa düzenlemesini bizim hükümetimiz yapmadı; 1982 senesinde Turizm Teşvik Kanunu tadil edildiği zaman, bu imkan getirildi...

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI A. MESUT YILMAZ (Devamla) – 1983 senesinde bununla ilgili yönetmelik çıkarıldı ve biz daha hükümete gelmeden önce, Türkiye’de üç tane kumarhaneye açılma izni verilmişti. 15 Ocak 1986 tarihinde, yani bu senenin başında biz, bu yönetmelikte değişiklik yaptık ve müsaade şartlarını ağırlaştırdık; otellerin beş yıldızlı olmasına ilaveten, en az 300 yatak kapasiteli olması ve buna ilaveten de yılda 750 bin dolar döviz kazancı tevsik etmeleri şartını getirdik. Biz bu değişikliği yaptıktan sonra, bu sene içerisinde sadece 7 adet izin verilmiştir. ?u anda 25 tane kumarhane faaliyetleridir; bunlardan 18 tanesine izin daha önceki yönetmelik uyarınca verilmiştir; 7 tanesi de, bu ağır şartlara rağmen, bu şartlara uygun olarak izin alanlardır. Hemen ifade ediyorum; bu Teşvik Kanununu Tadil tasarısı içerisinde, bu şartları daha da ağırlaştırıcı bir düzenleme getireceğiz.

Sayın Kasaroğlu, İstanbul Taksim’deki eski yapıların durumunu dile getirdiler; zannediyorum Tarlabaşını kastediyorlar.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI A. MESUT YILMAZ (Devamla) – İstiklal Caddesi üzerindekileri de kastetmişler; bu konuda İstanbul Belediyesinin yapmayı amaçladığı düzenleme ile yüksek kurulun bu konudaki yaklaşımı arasında farklılık vardır. En son aşamada, İstanbul Büyük ?ehir Belediyesi, burada yapmak istediği düzenlemeye ilişkin bir koruma amaçlı bu imar planı yüksek kurul tarafından onaylandığı taktirde, İstanbul belediyesi orada gerekli imar çalışmasını yapacaktır.

Onarıma muhtaç binalara uygun şartlarla kredi imkanını veren fonla ilgili olarak Sayın Sağlar’ın da değindiği konuda; bu fonun şu anda çok sınırlı bir kaynağa sahip olduğunu, 700 küsür milyon liraya sahip olduğunu; bu fonda yapılmış 240 adet müracaat olduğunu; bunlar içerisinde, bir öncelik sırasına göre bu fonun önümüzdeki haftalarda işletilmeye başlanacağını ve zannediyorum ilk uygulamasının da tarihi Cağaloğlu’ndaki hamamla ilgili olacağını söyleyebilirim.

Sayın Doğan Kasaroğlu, 1986 yılı içerisinde bakanlığımın kültür konusundaki faaliyetlerinin yetersiz olduğunu dile getirdiler. Ben sadece, satır başları ile yapılan bazı faaliyetleri ifade etmek istiyorum.

Sadece bakanlığımın bir genel müdürlüğünde, Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğünde, 1985 yılında (Mayıs ayı içerisinde) “Müzeler Haftası” düzenlenmiştir, bir “arkeoloji sempozyumu” düzenlenmiştir. “Japon Sanat Sergisi (Idemitsu) Koleksiyonu” düzenlenmiştir. Hollanda’nın Leiden kentinde “Uygarlıklar ülkesi Türkiye Sergisi” düzenlenmiştir. “Yağmalanan Anadolu Uygarlıkları”, “Uygarlıklar Ülkesi Türkiye”, “Türk Mimarisi” ve “Ören Yerleri” konulu fotoğraf sergileri düzenlenmiştir ve nihayet, aynı genel müdürlüğümüzün 1987 yılı içerisinde planladığı faaliyetler içinde, “Uluslar arası Arkeoloji Kongresi” vardır ve 1 000 tane uzman katılacaktır, Amerika Birleşik devletlerinde bütün yıl devam edecek “Kanuni Sultan Süleyman Sergisi” vardır. “Uygarlıklar Ülkesi Türkiye Sergisi” 1987 yılının ilk yarısında İtalya’da, ikinci yarısında İspanya da yapılacaktır. 1987 yılı Ekiminde İsveç’te “Labranda Sergisi” düzenlenecektir. “Kazı, araştırma ve arkeometri sempozyumu” düzenlenecektir. Sultanahmet’teki “mozaik müzesi” mayıs ayında hizmete girecektir. Trabzon’daki Sümela Manastırının restorasyonuna başlanacaktır. İstanbul’da “Cumhuriyet dönemi edebiyatçılar müzesi” açılacaktır. Gebze’deki Osman Hamdi Evinin restorasyonu tamamlanacak ve “Osman Hamdi Müzesi” olarak açılacaktır. Türk musikisi ile ilgili bir müze açılacaktır ve demin de ifade ettiğim gibi, bunlar, sadece bir genel müdürlüğümüzün 1986 ve 1987 yılları için öngördüğü ve gerçekleştirdiği faaliyetlerdir.

1988 yılında, Mimar Sinan’ın ölümünün 400 üncü yıldönümünde hizmete girmek üzere İzmir Bornova’da bir “Mimar Sinan Şehri” kurmayı planlıyoruz. Bakanlığımıza ait 55 dönümlük bir arazide Mimar Sinan’ın bütün eserlerinin minyatürlerini yapacağız ve burasını aynı zamanda da Mimar Sinan araştırma enstitüsü hüviyeti içerisinde hizmete sokacağız. Ve nihayet, önümüzdeki hafta 27 aralık gecesi, İstiklal Marşımızın şairi Mehmet Akif Ersoy’u anmak için Ankara’da bir büyük tören düzenliyoruz. Bu törene bütün sayın milletvekillerimiz davetlidir. 28 aralık tarihinde de Mehmet Akif’i, kendi büyüklüğüne uygun bir mezara kavuşturacağız. Ama Mehmet Akif’le ilgili bu faaliyetlerimiz bütün sene boyunca, fasılalarla devam edecektir. (ANAP sıralarından alkışlar)

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Sayın milletvekilleri, çok kısa olarak, Sayın Mehmet Budak’ın dile getirdiği bir konudaki görüşümüzü veya uygulamamızı ifade etmek istiyorum.

Sayın Budak, “Devlet sanatçısı” unvanının Türk müziği sanatçılarına tanınması arzusunu dile getirmişlerdi. Biz, “Devlet sanatçısı” unvanının Türk müziği sanatçılarına, sinema sanatçılarına ve plastik sanatlar dalındaki tüm sanatçılara da verilmesi için yönetmelikte gerekli değişikliği yaptık. Bu yeni yönetmelik, Maliye ve Gümrük Bakanlığı ile Devlet Personel Başkanlığımızın olumlu görüşleri halinde yürürlüğe girecektir. (ANAP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, şimdi de turizmle ilgili en son gerçekleşme verilerini bilgilerinize sunmak istiyorum. Bugünkü tarih itibariyle, bakanlığımızdan belgeli yatak kapasitemiz, 829 tesiste 100 695’tir ve yine bizdeki yatırım belgelerine göre, 1987 yılı sonunda ulaşacağımız rakam, 967 tesiste 120 397 olacaktır. 1988 yılı sonunda Türkiye’nin turistik yatak kapasitesinin 150 bini aşması beklenmektedir.

Ülkemize gelen yabancıların sayısında, 1986 yılının 11 ayında, 1985 yılına göre, yüzde 9.1’lik bir azalma olmuştur. Yani 1985 yılının ilk 11 ayında 2 milyon 490 bin 356 yabancı Türkiye’ye giriş yapmışken, 1986 yılının 11 ayından bu rakam 2 milyon 263 bin 659’dur. Türkiye’den yurt dışına çıkan vatandaş sayısında ise yüzde 11.9’luk bir azalma olmuştur.

Turizm gelir ve giderlerindeki gelişmeler baktığımız zaman, elimizdeki veriler ancak yılın ilk 8 ayına ilişkin verilerdir; 1985 yılının ilk 8 ayında, bizim istatistiğimize göre, yani bakanlığımızın uyguladığı anket sonucunda Devlet İstatistik Enstitüsü ile beraber düzenlenen istatistiklere göre, 8 aylık turizm geliri 1 milyar 153 milyon dolar iken, bu senenin ilk 8 ayında 828 milyon dolar olmuştur. Gelirlerdeki azalma oranı yüzde 28’dir. Ancak, turist gelişlerindeki farklılık, yani azalma trendi 8 inci aydan sonra geniş ölçüde ortadan kalktığından, 12 aylık gelir gerçekleşmesindeki azalmanın yüzde 20 civarında kesinleşeceğini tahmin ediyoruz. Aynı dönemde, yani 8 aylık dönemde turizm giderlerimizdeki artış ise yüzde 10.2’dir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakanlığımın 1987 yılı bütçesi konusunda gösterdiğiniz ilgiye ve sabrınıza teşekkür eder, hepinize saygılar sunarım. (Alkışlar)

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Sayın Başkan, benim kastettiğim birlik konusu, milli kültürle ilgilidir ve Sayın Batumlu da dahil, herkesi kapsamaktadır.

Sayın Başkan, müsaade ederseniz, diğer konuları yazılı cevap vereceğim; zabıtları aldıktan sonra.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Sayın Başkan, bu çadırlardan, onarımı ve konservasyonu tamamlananlar teşhire müsait hale gelmektedir. Ancak, şu anda mekan sorunumuz vardır. Önümüzdeki yaz aylarında bunları geçici teşhire sokmayı planlıyoruz. Mekan sorununu çözümlediğimiz anda, daimi bir çadır sergisini açacağız. Bu arada, İstanbul’daki Askeri Müzede bunlardan sağlam durumda olanları da teşhir edilmektedir.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Sayın Başkan, turizm gelirlerimizde 8 aylık dönem itibariyle yüzde 28 azalma tahmin edilmektedir. Ancak , burada esas faktör, Türkiye’ye gelen turistlerin sayısındaki azalma değildir; çünkü turist sayısındaki azalma sadece yüzde 10 civarındadır. Asıl önemli faktör, Türkiye’ye gelen turist kompozisyonundaki değişmedir. Yani 1986 yılında Türkiye’ye gelen Amerikalıların sayısında yüzde 60’a yakın azalma olmuştur. Mesela, Kuveyt’ten gelenlerin sayısında yüze 65 azalma olmuştur. Halbuki, bu saydığım turist grupları fert başına en fazla harcama yapan en fazla döviz harcaması yapan gruplardır.

Avrupa’dan gelen turist sayısında ise, bilakis artış olmuştur. Yani Avrupa’da OECD ülkelerinden gelen turistlerin sayısında, 1986 yılında, azalma değil, artış sözkonusudur. Dolayısıyla, Sayın Kazancıoğlu’nun teşhisine katılmadığımı ifade ediyorum Sayın başkan.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Sayın Başkan, biz, öncelikle Türkiye’de mevcut eserleri koruma altına almaya çalışıyoruz ve bunun da aslında parasal maliyeti, yurt dışında müzayedelerdeki eserleri, çoğu da sahte olan, gerçekliğini de tespit etmemiz her zaman kolay olmayan eserleri almaktan çok daha ucuzdur, maliyeti çok daha düşüktür. Dolayısıyla, dışarıdaki müzayedelerde eski eserleri satın almaktansa, kendi topraklarımızdaki eski eserlere sahip çıkmayı, onları daha iyi korumayı ve bazılarını da, hatta yeryüzüne çıkarmayı öncelikli görev olarak saydığımızı söylüyorum.

İkinci konudaki dileğinizi TRT’ye ileteceğimi söyleyebilirim.

Üçüncü olarak, yatırımcılara tahsis edilen araziler kaynak olarak ya Hazine, ya da Orman Genel Müdürlüğü mülkiyetinde olan arazilerdir veyahut da bizim turizm merkezi ve alanı olarak ilan edip de kamulaştırdığımız arazilerdir. Bu sene, zannediyorum konuşmamda da ifade ettim, 1986 senesinde, biz toplam 72 tahsis yapmışız. Orman Genel Müdürlüğü de 61 tahsis yapmıştır.