DIŞİŞLERİ BAKANI SAYIN MESUT YILMAZ'IN
TBMM'NİN AÇILIŞININ 72. YILDÖNÜMÜNDE YAPTIĞI KONUŞMA

23 Nisan 1988 Perşembe

* * *

ANAVATAN PARTİSİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU ADINA A. MESUT YILMAZ (Rize) – Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet meclisinin değerli milletvekilleri, değerli konuklar; 2000 yılına yaklaşırken, dünyamız yeniden şekillenmektedir. Çok kısa bir zaman dilimi içerisinde değer ve kavramların altüst olduğu; insanlığın, yeni umut ve beklentilerinin oluştuğu bir dönemi yaşıyoruz.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışının 72 inci Yıldönümünü de, işte bu çerçeve içerisinde değerlendirmek durumundayız.

Bir Meclis düşününüz ki, Kurtuluş Savaşının top sesleri birkaç adım ötesinden duyulurken, genç-yaşlı, kadın-erkek bütün bir millet, her türlü yokluk ve imkansızlıkla boğuşurken, metanet ve kararlılık içinde toplanmakta, kendi içinde, en çetin tartışmaların üstesinden, birlik ve beraberlik içinde çıkabilmekte, cumhuriyet Türkiye’sinin temellerini atmaktadır. Bu başarının ardında yatan güç nedir? Büyük Atatürk, Türkiye Büyük Millet meclisinden, “En büyük eserim” diye söz ederken, böyle bir yapının oluşup kökleşeceğine olan inancını nereden almıştır?

Bazı siyasal bilimciler için hala bir muamma gibi duran bu sorunların cevapları, tarihimize ve milletimizin temel özelliklerine baktığımızda, hiç de sanıldığı gibi karanlık, belirsiz ve tesadüfi gelişmelerin sonucu değildir. Adaleti, kardeşliği, dayanışmayı temel alan bir insanlık anlayışı,zaman içinde, kurumların eskimesi, mekanizmaların köhneleşmesi, ifade biçimlerinin çağı yakalayamaması yüzünden bazı sıkıntılara uğrayabilir; ancak, anlayışın kendisi temelde doğru, haklı ve geçerliyse, milletin bin yıllık hedefinin kaynağı derin bir insan sevgisinden besleniyorsa, yani, kimseyi dışlamayan bir insanlık anlayışı söz konusuysa, bir süre bazı, bocalamaları olsa da, yeni mecralar, yeni kanallar, yeni köprüler bulmak o kadar da güç değildir.

23 Nisan 1920, böyle bir arayışın, bir yol kavşağının, bir varoluş iradesinin eseridir. Aksi takdirde, bugün halefleri olmakla onur ve kıvanç duyduğumuz o heyet, dışarıdan bakanlar için beyhude gibi görünen bir kutsal mücadelenin tüm gereklerine uymak karar ve azmini gösteremezdi. Bu karar ve azim, son 72 yıl boyunca bazı aksamalara rağmen hiç eksilmemiş, Türkiye Büyük Millet meclisinin varlık ve sürekliliği asla tartışma konusu olmamıştır. Aksamaların nedenlerine inmek, yapılan yanlışlıklardaki toplumsal, ekonomik ve siyasi zaaflarımızı yakalamak, daha sağlam ve dinamik bir yasama mekanizması oluşturmak, bugünkü ve yarınki gündemimizin en önemli konusudur.

Günümüzün gelişmiş ülkelerinin, dev ekonomileriyle, ezici teknolojik üstünlükleriyle yüzlerce yıl süren gelişmelerin sonucunda ulaştıkları –altını çizerek söylemek gerekirse- bir yığın istisna ve çiftçi standardı da içinde barındıran noktaya, Türkiye, bir insan ömrü içinde ulaşmıştır; burada durmak niyetinde de değildir.

Milli egemenlik, duyarlılık, sorumluluk ve nitelik gerektiren bir katılım ve karar alma mekanizmasıdır. Yüreğinde, davranışlarında ve geleneklerinde dünyanın en demokrat ve insancıl toplumlarından biri olan büyük milletimiz, kurumlarında ve günlük hayatında bu ilke ve ülküleriyle bağdaşmayan ne varsa, onu da düzeltecek, onaracak, yenileştirecektir.

Milli egemenlik, aynı zamanda bir süreç, dinamik bir oluşumdur; sürekli çaba ve fedakarlık ister; sürekli arayış ve özeleştiriyle ayakta duru; kendisine, insana, insanlığa inançla hedefine yol alır.

Son yılların, dünyayı ve bölgemizi derinden sarsan gelişmeleri, ana hedeflerimizin ne kadar sağlam ve geçerli olduğunu bir kez daha göstermiştir; ancak, bu yolda atacağımız daha çok adımlar vardır. Önümüze çıkacak güçlükler, eşyanın tabiatı icabıdır. Bu güçlüklerden yılmadan, çoğulcu demokrasiyi yaşatarak ve uluslar arası barışa katkıda bulunarak 2000’li yıllara doğru güven ve kararlılıkla yürüyeceğiz. Hedefimiz, yüzyılın başında, kendi milli ve manevi değerlerini kıskançlıkla koruyan; ama aynı zamanda, tüm milliyetiyle, çağın tüm normlarını yakalamış bir Türkiye yaratmaktır.

Yüce Meclise saygılar sunarım. (Alkışlar)