DIŞİŞLERİ BAKANI SAYIN MESUT YILMAZ'IN
FİLİSTİN KONUSUNDA YAPTIĞI AÇIKLAMA

26 Ekim 1988 Çarşamba

* * *

DIŞİŞLERİ BAKANI A. MESUT YILMAZ (Rize) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hayat Milletvekili Sayın Murat Sökmenoğlu’nun gündem dışı bir konuşma vesilesiyle bu kürsüye getirdikleri ve bize göre, Ortadoğu ihtilafının özünü teşkil eden Filistin sorununa ilişkin son gelişmeleri, bu meyanda Sayın Yaser Arafat’ın ülkemize yapmış olduğu ve dün öğleden sonra sonuçlanmış olan ziyaret konusunda Yüce Heyette bilgi vermek üzere söz almış bulunuyorum.

Ancak, bu konuya girmeden önce, şu hususun altını çizmekte zaruret görüyorum: Türkiye’nin milli meseleleri dışında, dış politikadaki milli meselelerimiz dışında, ilgili olduğu, ilgi gösterdiği bütün uluslar arası ve bölgesel meselelerde bir “Milli mutabakat tesisi” diye bir zaruret sözkonusu değildir. Bu konuda, iktidar sorumluluğu taşıyan partinin ayrı görüşleri olabilir, o partinin vücut verdiği hükümetin farklı görüşleri olabilir, muhalefet partilerinin de kendilerine has görüşleri olabilir. Nitekim, zannediyorum ki, dünkü ziyaret vesilesiyle, gerek basınımızda gerekse TRT’de, partilerin bu görüşlerine yer verilmiştir. Bu görüşler arasında geniş ölçüde paralellik bulunmasını, dış politikamızın yürütülmesi açısından memnuniyet verici bir gelişme olarak gördüğümü söylemek isterim.

Değerli milletvekilleri, Sayın Sökmenoğlu’nun sözleri her ne kadar Hükümetimiz tarafından izlenen dış politikayla geniş ölçüde uyum içerisindeyse de, gene de içinde, muhalefet rahatlığı içinde söylenmiş bazı cümlelere rastlamak, benim için üzücü olmuştur. Çünkü, sayın milletvekilleri, henüz daha, Filistin Kurtuluş Örgütünün, bağımsız Filistin devletini ilan etmek hususunda kesin bir eğilimi mevcut değildir. Önümüzdeki ay içerisinde (12 – 14 Kasım tarihlerinde) Cezayir’de toplanacak olan Filistin Ulusal Konseyi, bu konuda bir karar verebilecektir. Bu kararın alternatiflerinden birisi de, bağımsız Filistin devletinin ilanıdır; ama henüz bu karar verilmeden, henüz bizimle de bu konuda istişare aşamasında, Sayın Sökmenoğlu’nun yaptığı gibi veya Sayın Sökmenoğlu’nun bize önerdiği şeklide Türk Hükümetinin, henüz ilan edilmemiş bir devleti tanıyacağına ilişkin bir angajyamana girmesini, sorumlu bir dış politikayla bağdaştırmak mümkün değildir. (ANAP sıralarından, “Bravo” sesleri, alkışlar)

Sayın milletvekilleri, geçtiğimiz bir yıl zarfında, Ortadoğu sorunuyla ilgili iki önemli gelişme olmuştur. Bu gelişmelerden birisi, Sayın Sökmenoğlu’nun da burada ifade ettiği, 1987 yılı aralık ayında başlayan ve zaman zaman vahşet derecesine varan bütün baskı tedbirlerine rağmen günümüze kadar süren, işgal altındaki Filistin topraklarında Filistinliler tarafından yürütülen direnme hareketidir. İkinci önemli gelişme ise, Ürdün Kralı Hüseyin’in, 29 Temmuz 1988 tarihinde, Ürdün’ün, batı yakasıyla tüm idari ve hukuki bağlarını kestiğine dair yaptığı açıklamadır. Bu arada, geçtiğimiz haziran ayı içerisinde Cezayir’de toplanan olağanüstü Arap zirvesinde, Filistin Kurtuluş Örgütünün Filistin direnişini yönetme ve Filistin meselesinin çözümündeki kilit rolü teyit edilmiştir. Bu da önemli bir gelişmedir; çünkü, Filistin Kurtuluş Örgütünün bu söylediğim anlamdaki konumu, bütün Arap dünyası tarafından geçtiğimiz haziran ayındaki bu zirvede ilk defa ortaya konmuş olmaktadır. Nitekim, Ürdün’ün, Filistin sorunuyla ilgili olarak bu güne kadar sürdürdüğü tutumda önemli bir değişiklik niteliği taşıyan bu son kararı da, Cezayir zirvesinden sonra alınmıştır.

Bu gelişmeler, Ortadoğu meselesine ilişkin son olayları yönlendirmiş ve barış süreciyle ilgili çabalara yeni bir boyut ve hız kazandırmıştır. Tabii Ürdün’ün bu kararı, batı yakasında Ürdün’den boşalan yerin ivedilikle doldurulması sorununu ortaya koymuştur; dolayısıyla, Filistin Kurtuluş Örgütünün bundan böyle izleyeceği tutumla ilgili, süratle karar alma gereği ortaya çıkmıştır. Nitekim, son zamanlarda Filistin Kurtuluş Örgütü yetkilileri, müstakbel tutumlarını belirlemek amacıyla, çeşitli ülkelerle istişarelerde bulunmaktadırlar. Filistin Kurtuluş Örgütü İcra Komitesi Başkanı ve Filistin Devrimci Güleri Başkomutanı sayın Yaser Arafat’ın 24 ve 25 Ekim tarihlerinde ülkemize yaptığı ziyaret de, bu istişareler çerçevesinde gerçekleştirilmiştir.

Filistin sorununun kritik bir aşamaya ulaştığı bir safhada ve bu sebepten de ayrı bir önem taşıyan bu ziyaret sırasında, Sayın Arafat, Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Başbakanımız tarafından kabul edilmiş ve son gelişmeler hakkında bize, bizzat, ayrıntılı bilgiler vermiştir.

Sayın Arafat, “12-14 Kasım tarihlerinde Cezayir’de toplanacak Filistin Ulusal Konseyinde, bağımsız bir Filistin Devleti kurulmasının ele alınabileceğini, Filistinliler arasında nihai tutumun henüz saptanmamış olduğunu, bundan böyle izleyecekleri tutumu oluşturacak ve dönüşü olmayacak bu kararın alınmasından sorunun tüm veçhelerini sağlıklı bir şekilde değerlendirmeye ve Arap ülkeleri başta olmak üzere, diğer coğrafi gruplardan, kendilerine yakın gördükleri dost ülkelerin, olabilecek görüş ve telkinlerini dikkate almaya özen gösterdiklerini” söylemiş; bu çerçevede, “Filistin davasına öteden beri her türlü desteği vermiş olan Türkiye’nin değerli telkinlerinden yararlanmak amacıyla memleketimize geldiğini” vurgulayarak, bu konudaki görüşlerimizi öğrenmek istemiştir.

Filistin Kuruluş Örgütü Lideri, görüşmelerde ayrıca, kendi davalarına başından beri desteğini esirgemeyen Türkiye’ye, bu tutumundan dolayı, Filistin Kurtuluş Örgütü Liderliğinin şükranlarını sunmuş; bölgede güçlü ve istikrarlı bir ülke olan ve Filistin meselesine taraf bütün ülkelerle açık diyalog bulunan tek ülke konumundaki Türkiye’nin, özellikle Filistin meselesinin içinde bulunduğu bu aşamada, bu desteğinin devamına atfettikleri önemi belirtmiştir.

Kendisine, cevaben, Filistin davasının böyle kritik bir aşamasında ülkemize bizzat gelerek bizimle istişarelerde bulunmalarından dolayı duyduğumuz memnuniyet dile getirilmiş, Ortadoğu sorunuyla ilgili olarak, Türkiye’nin bilinen tutumu tekrarlanmış bölgede Filistin meselesine taraf tüm ülkelerle mevcut diyalogumuzdan da istifade edilerek, bugüne kadar kendilerine davalarında gösterdiğimiz destek ve yardımın, bundan böyle de devam edeceği teyit edilmiştir.

Ayrıca, önümüzdeki günlerde Filistin Ulusal Konseyinde, Filistinlilerin bundan böyle izleyecekleri tutuma dair en sağlıklı kararları alacaklarından emin bulunduğumuz, bu kararları destekleyeceğimiz belirtilmiş ve Filistin Kurtuluş Örgütü Liderliğinin, alacakları bu kararlarla, bölgede adil ve kalıcı bir barışın tesisine katkıda bulunmalarını temenni ettiğimiz vurgulanmıştır. Sayın Arafat, bu tutumumuzdan büyük memnunluk duyduğunu belirtmiştir.

Kanaatimizce, Arafat’ın ülkemize yaptığı bu kısa zayirat, bir taraftan, Filistin Kurtuluş Örgütü Liderliğinin en son gelişmelerle ilgili tutumunun bizzat kendisinden öğrenilmesi, diğer taraftan da, Türkiye’nin, Filistin konusundaki bilinen desteğinin, Sayın Arafat’a şahsen teyidine imkan vermesi açısından son derece yararlı olmuştur.

Bölgede kendine özgü coğrafi konumu, Türkiye’nin, bir yandan Arap ve Müslüman ülkelerle ortak tarihi ve manevi değerlendiren kaynaklanan yakın işbirliği ilişkileri, diğer yandan da Batı ülkeleriyle dostane münasebetler içinde olması, Ortadoğu meselesinin çözümüne katkıda bulunmasını kolaylaştırmakta, hatta bazı hallerde zorunlu kılmaktadır. Türkiye, bölgede, Filistin sorununa taraf olan bütün ülkelerle açık diyalog içinde bulunan yegane ülkedir. Bu bakımdan, Türkiye’nin, Ortadoğu meselelerinde oynayabileceği önemli rol, Arap ve Müslüman ülkelerce, gittikçe daha iyi bir şekilde anlaşılmakta ve böyle bir rol üstlenmesi üzerinde, son zamanlarda giderek daha fazla durulmaktadır. Nitekim, Filistin kurtuluş Örgütü Lideri Arafat’ın, Arap ülkeleri dışında temas ettiği 6-7 ülke arasında Türkiye’ye gerçekleştirdiği bu ziyareti, bu çerçevede değerlendirmek de hatalı olmayacaktır.

Yüce Meclise saygılar sunarım. (ANAP sıralarından alkışlar)