DIŞİŞLERİ BAKANI SAYIN MESUT YILMAZ'IN
YURTDIŞINDA YAŞAYAN İŞÇİLERİMİZİN
SORUNLARI KONUSUNDA YAPTIĞI KONUŞMA

23 Mayıs 1989 Salı

* * *

DIŞİŞLERİ BAKANI A. MESUT YILMAZ (Rize) – Sayın Başkan, izin verir misiniz?..

DIŞİŞLERİ BAKANI A. MESUT YILMAZ (Rize) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Rıza Yılmaz arkadaşımın bu kürsüde bir gündem dışı konuşma vesilesiyle dile getirdiği yurt dışında yaşayan işçilerimizin sorunları, aslında, böyle, 5 dakika ile 10 dakika ile sınırlı bir gündem dışı konuşmanın kapsamına sağmayacak kadar geniş boyuttadır. Üstelik bu kısa konuşma süresinin içerisine Sayın Yılmaz’ın yaptığı gibi, 1 Mayıs gibi, ilgisiz konuları da sıkıştırmaya çalışırsanız, asıl göz önünde tutulması gereken konular daha da anlaşılmaz hale gelebilir.

Bu arada, hemen bir hususu tavzih etmek zorundayım: “1 Mayıs Almanya’da kutlandığını ve hiçbir olayın çıkmadığını” ifade ettiler. Türkiye’de olanlardan daha büyük olaylar Almanya’da olmuştur ve Batı Berlin’de, 1 Mayıs kutlamalarından dolayı, 67 polis memuru ağır yaralanmıştır. Kendilerinin nasıl bunu ifade ettiklerini bilemiyorum, olsa olsa bir yanlış enformasyondur. Tahmin ediyorum ki, partimizin kaderiyle ilgili; yani, Anavatanın geçici bir parti olduğuyla alakalı yanlış bilgileri gibi bir yanlış bilgidir; ama zannediyorum ki, Sayın Yılmaz’ın bu gündem dışı konuşmadaki asıl kastını teşkil eden, yurt dışındaki işçilerimizin karşı karşıya bulunduğu sorunlarla ilgili çok kısa maruzatta bulunmaya çalışacağım.

Tabii, yurt dışındaki işçilerimizin sorunlarını ele aldığınız zaman, meseleyi, statik olarak Sayın Yılmaz’ın yaptığı gibi, bir gezi vesilesiyle Almanya’ya gidip bu meselelere muttali olursanız tepkiniz farklı olacaktır; ama, bu meseleleri, eğer bir zaman boyutu içerisinde, yani Almanya’da ilk Türk işçisinin çalışmaya başladığı 1960’ların başından alıp bugüne kadar takip ederseniz, bu süreç içerisinde değerlendirirseniz, değerlendirmeniz muhtemelen çok farklı olacaktır.

Bakınız, çok basit bir şey söyleyeceğim: 1983 yılı sonunda Anavatan Partisi İktidara geldiği zaman, Almanya’daki Türk işçilerinin çocuklarına hizmet veren ve Türk Devletinden maaş alan bir tek Türk öğretmen yoktu; bugün 2 bine yakın öğretmenimiz vardır.

Gene, bir tane din görevlisi yoktu. Oradaki çocuklara eğitim hizmeti veren öğretmenler, Alman mahalli makamlarının, oradaki eyaletlerin görevlileriydi, maaşlarını oradan alırlardı, bizim onlar üzerinde hiçbir yetkimiz söz konusu değildi. Almanya’daki vatandaşlarımıza din hizmeti veren, din görevlileri de maaşlarını oradaki cemaatlerden alırlardı; yani, gönüllü katkılardan alırlardı.

DIŞİŞLERİ BAKANI A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Bakınız, bugün, Türk Hükümetinden maaş almayan veya Türk Hükümeti dışında maaş alan bir tek din görevlisi yoktur. Hatta oradaki mahalli derneklerin, din derneklerinin çok mütevazı bir katkısı vardı, çok kısa bir süre önce aldığımız bir kararla –senede bin mark civarında bir katkıydı- onu da kaldırdık. Maaşlarının tamamını Türk Hükümeti karşılamaktadır ve en son bundan iki ay önce çıkardığımız bir kadro kararnamesiyle 400 tane daha din görevlisi verdik.

Öğretmenler konusunda da, hala bazı mahalli hükümetlerle sorunumuz vardır. Onlar, bu yetkiyi bize devretmekte isteksiz davranmaktadırlar; ama şunu söyleyebilirim ki ve bunu, Sayın Yılmaz’ın tespitlerinin tersine olarak, biraz da Hükümetim adına iftiharla söylüyorum ki, bugün Almanya’da eğitim hizmeti veren Türk öğretmenlerinin üçte ikisi Türk Devletinin görevlileridir. Yani, bizim seçip gönderdiğimiz, maaşını bizim verdiğimiz, oradaki faaliyetlerini de bizim resmi temsilciliklerimizi aracılığıyla denetlediğimiz, devletimizin görevlileridir.

Yani, meseleyi bu perspektif içinde değerlendirmek lazım. Almanya’ya yaptığınız bir ziyarette, orada sizi tatmin etmeyen birtakım olaylara şahit olup da, onları bu Meclis kürsüsüne getirip, hele bunu Hükümetimiz aleyhine bir argüman olarak kullanmak, en basit deyimiyle, insafsızlıktır. (ANAP sıralarından alkışlar)

DIŞİŞLERİ BAKANI A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Sayın Yılmaz, ben sorunları inkar etmiyorum. Bu sorunlara sizden çok daha iyi muttali olduğuma da inanmanızı rica ediyorum.

DIŞİŞLERİ BAKANI A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Neler yaptığımızı uzun uzun anlatırım. Öğretmenler konusunu söyledim, din görevlilerini söyledim.

Bakınız, dövizli askerliğe esas bedelin yüksekliğinden yakındınız. Bu meseleye, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir üyesinin sahip olması gereken sorumlulukla yaklaşmanız lazım. Oraya gittiğiniz zaman size elbette yakınacaklar; onlar bedava olmasını isteyecekler; ama aynı şartlarda burada insanlar birbuçuk sene askerlik yapıyorlar. Onun bedelini ödemek zorundalar.

DIŞİŞLERİ BAKANI A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Şunu söyleyeyim: Bedel, bundan bir sene önce 20 000 Marktı, bilir misiniz?

DIŞİŞLERİ BAKANI A. MESUT YILMAZ (Devamla) – O zaman, bu bedeli yüzde 50 aşağı düşürmemizi ufak bir adım olarak karşılayabilir misiniz?

DIŞİŞLERİ BAKANI A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Bu yılbaşından itibaren, pasaport harçlarını yüzde 60 indirdik; biliyor musunuz?

DIŞİŞLERİ BAKANI A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Biliyorsanız, niye söylemiyorsunuz?

DIŞİŞLERİ BAKANI A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Kısa bir süre önce konsolosluk harçlarının hepsini önemli ölçüde indirdik. Türkiye’nin ölçüleriyle elbette hala yüksektir; ama Almanya’daki şartlara göre değerlendirmek lazım. Siz, oradaki görevlilerimize bu devletin ayırdığı bütçeyi, yani o konsolosluk gelirlerinin üzerine devletin bütçesinden yaptığımız katkıyı biliyor musunuz? Bunun boyutunu biliyor musunuz?

Vatandaşlarımızın oy haklarını bile eleştiri konusu yaptınız. Almanya’daki, yurt dışındaki vatandaşlara ilk defa Türkiye’deki genel seçimlere katılma hakkını biz getirdik. (ANAP sıralarından alkışlar) Belki, bunun boyutuyla, kapsamıyla mutabık olmayabilirsiniz; belki ileride bunu genişletmek size nasip olabilir, ona da bir şey demiyorum; demokratik bir ülkeyiz; ama ilk defa yapmanın şerefi bize ait.

DIŞİŞLERİ BAKANI A. MESUT YILMAZ (Devamla) – İşçilerimizin Almanya’daki mahalli seçimlerde oy hakkına kavuşturulmaları konusunda, bizi gerekli girişimlerde bulunmamakla suçladınız. Peki, Almanya’da şu anda iki eyalette vatandaşlarımızın belediye seçimlerinde oy hakkı olduğunu biliyor musunuz?

DIŞİŞLERİ BAKANI A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Biliyorsanız niye söylemiyorsunuz? Bunların ne zaman sağlandığını biliyor musunuz?

DIŞİŞLERİ BAKANI A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Hayır, meselelere bu kadar tek taraflı yaklaşılmasına sinirleniyorum. Ayrı siyasi partilerden olabiliriz; ama bu objektif konularda, bu asgari müştereklerde birleşemezsek, diyalogu sürdüremeyiz. Ondan endişe ediyorum.

DIŞİŞLERİ BAKANI A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Ama, meselelerin bu yaklaşımla ele alınması, korkuyorum ki, endişe ediyorum ki, memleketimizin hayrına olan diyalogu güçleştirir. Yani, yaptıklarımızı teslim ediniz, yapamadıklarımızı biz itiraf edelim. Ondan sonra, daha iyisini nasıl yapacağımızı beraber görüşelim. Ama, şu yaklaşım bizi hiçbir yere götürmez. (ANAP sıralarından alkışlar)

İşçi çocuklarımızın eğitimi konusunda, Türkiye’de, dönüş yapan işçilerin çocukları için özel Anadolu liselerini ilk defa biz açtık.

DIŞİŞLERİ BAKANI A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Yani, ilk defa açmamızı mı eleştiriyorsunuz, bu okulların açılmış olmasını mı eleştiriyorsunuz?

Almanya’daki işçilerimizin çocuklarının eğitim problemi, emin olunuz ki, çok geniş kapsamlı bir problemdir; çünkü, “ikinci jenerasyon”, “üçüncü jenerasyon” dediğimiz bu çocuklar, ne tam Türk’türler ne tam Almandırlar; ne tan Alman lisanını vakıftırlar, ne tam Türk lisanını vakıftırlar. Almanlar bunlara, haksız olarak, geri zekalı çocukların gönderildikleri, geri zekalı çocuklar için açılmış özel dershanelerde eğitim yaptırma eğilimindedirler. Buna karşı her türlü girişimi, Türk Devletinin gücünün yettiği bütün girişimleri zamanında ve en ileri boyutta yapıyoruz; buna emin olmanızı rica ediyorum; ama bunun karşılığında, bu çocukların Türkiye’deki eğitimi için bizim de güçlüğümüzü var; çünkü bunlar, doğru dürüst Türkçe’de bilmiyorlar. Aynı zamanda, bunların yarım Almancalarını da , tam Almanca olarak kendilerine kazandırma gayemiz var. Bunun için de, o çocuklar için özel okullar kurduk. Bugün, zannediyorum sayıları dörde ulaşmıştır. Bunlara Alman hocalar getirttik, yani hem Türkçe eğitim veriyoruz hem Almanca eğitim veriyoruz. Elbette eksikliklerimiz vardır; üç dört senedir işleyen bir sistemdir; eksikliklerimizi eleştiriniz; ama ilk defa yapılan bir şeyi eleştirmenizi veya bundan dolayı sizden beklediğim asgari takdir ifadesini burada kullanmamanızı yadırgıyorum.

Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi Anlaşmasını biz 1984’te imzaladık. Türkiye Büyük Millet Meclisi onayladı ve bizim açımızdan yürürlüğe girmiştir. Maalesef, Alman Parlamentosu daha onaylamadı. Son olarak, Dışişleri Bakanlarından, Viyana’da, Şubat ayında şahsi ricada bulundum, bu konunun bir an önce Alman parlamentosunda sonuçlandırılması için. Alman Parlamentosundaki ilgili komisyonunu bu konuda bir endişesi var. Onun için, Alman Maliye Bakanlığıyla uzun görüşmeler yaptılar. Şu anda o konuda mutabakat sağlanmıştır. Ümit ediyorum ki, bu tatil döneminden önce Alman Parlamentosu tarafından da onaylanacaktır. Yatırımları teşviki açısından, işçilerimizin hakları açısından önemli bir yasadır.

Sorunlar, sizin ifade ettiğiniz kadar değildir, daha fazladır; ama sorunlar sizin ifade ettiğiniz gibi de değildir. En azından, zaman içerisindeki değişimi, sizin burada dile getirdiğiniz yaklaşımın tam tersiyle ortaya konmalıdır; yani beş sene içerisinde bu konuya verdiğimiz bütün önceliğe rağmen, bu konudaki bütün çabalarımıza rağmen, daha gönlümüzden geçen sonuçları almış değiliz. Bunun için çalışmamız lazım; bizden sonraki hükümetlerin de çalışması lazım. Mesele,emin olunuz ki, çözümü çok zor bir meseledir; ama yılların ihmali vardır, onu da ifade edeyim. Maalesef, bu insanlara, Türkiye, çok uzun yıllar, birer döviz makinesi gibi bakmıştır. Şimdi biz o insanlara, getirdikleri dövizden daha fazlasını hizmet olarak götürüyoruz... (ANAP sıralarından alkışlar) Ama çok yönlü dertleri de kabul ediyorum. Nitekim, bunu kabul ettiğim içindir ki, altı ay kadar önce, oradaki bütün konsoloslarımızla bir koordinasyon toplantısı yaptım; iki gün, sabahtan akşama kadar; kendim başkanlık ettim, Bakanlığımdaki, diğer bakanlıklardaki ilgili genel müdürleri aldım.

Sorunları bilmediğimiz kabul edemem. Sorunların hepsini çözmeye gücümüzün şu anda yetmediğini kabul ediyorum. Bu konuda sizden yardımcı olmanızı bekliyorum. Bu yardımın ilk şartı olarak da, milletvekili olarak daha insaflı olmanızı,daha objektif olmanızı bekliyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)