DIŞİŞLERİ BAKANI SAYIN MESUT YILMAZ'IN
TÜRK DIŞ POLİTİKASI ÜZERİNE VERİLEN
ARAŞTIRMA ÖNERGESİ KONUSUNDA YAPTIĞI KONUŞMA

22 Kasım 1989 Çarşamba

* * *

DIŞİŞLERİ BAKANI A. MESUT YILMAZ (Rize) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Hatay Milletvekili Sayın Murat Sökmenoğlu ve arkadaşları tarafından verilen Türk dış politikasının yürütülmesiyle ilgili araştırma önergesi üzerinde Hükümetin görüşlerini kısaca dile getirmek amacıyla söz almış bulunuyorum.

Sözkonusu önerge, Meclis Başkanlığına verildikten bu yana, 11 aylık bir süre geçmiştir. Bu süre içerisinde, önergede adı geçen Sayın Başbakan, Cumhurbaşkanı olmuştur, hatta önergeyi veren Sayın Milletvekili dahi milletvekilliğinden ayrılmıştır.

Şimdi, bu önergede ileri sürülen iddiaları sağlıklı bir şekilde değerlendirebilmek için, evvela, dış politikanın yürütülmesinde, parlamenter demokratik rejimlerde genellikle izlenen sağlıklı yol nedir; uluslararası teamülde geçerli çözüm nedir, buna eğilmek lazımdır.

Türkiye’de, dış politika, diğer bütün çağdaş parlamenter demokratik rejimlerde olduğu gibi, Dışişleri Bakanlığının yaptığı değerlendirmelere, Hükümet Programında yer alan esaslar göz önünde bulundurularak yaptığı önerilere dayanılarak Hükümetimiz tarafından belirlenmekte ve dışişleri Bakanlığı, tıpkı geçmişte olduğu gibi, günümüzde de, hükümet düzeyinde alınan kararları uygulamaktadır. Bu uygulamada herhangi bir değişiklik sözkonusu değildir.

Ayrıca, Türk dış politikası, ülkemizin tarihi şartlarına, coğrafi durumuna ve stratejik konumunun belirlediği temel öğelere dayanmaktadır. Dış politikamız, bunların dışında, köklü bir devlet geleneğinden, Türk insanının meşru beklentilerinden kaynaklanan barışçı özelliklere sahip, maceradan ve mecaracılıktan uzak duran, ahde vefa ilkesine dayalı; bir yandan savunma, bir yandan da ekonomik kalkınma ihtiyaçlarına öncelik verilerek oluşturulup yürütülen bir politikadır. Bu, tüm Cumhuriyet hükümetlerinde olduğu gibi, bugün de böyledir.

Tabiatıyla, uluslar arası ilişkiler düzeninin giderek daha karmaşık, daha girift ve daha boyutlu bir nitelik kazanmasına paralel olarak Türk dış politikasının gerek oluşturulması, gerek yürütülmesi, çeşitli bakanlık ve kuruluşların etkin bir biçimde eşgüdümüne ihtiyaç göstermektedir. Bu çerçevede, Türkiye’nin, son yıllarda, evvelce yeterince yakın ilişki kuramadığı ülke ve bölgelere de açılması, ayrıca uluslar arası ilişkilerde ekonomik, ticari, teknik ve kültürel iş birliği boyutlarının giderek ön plana çıkması da, koordinasyon ihtiyacını artırmaktadır; fakat bu yapılırken diğer ilgili bakanlık ve kuruluşların, Hükümetçe saptanan ve Dışişleri Bakanlığınca yürütülen anapolitikanın dışında politikalar izlemeleri veya faaliyette bulunmaları söz konusu olamaz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Yüce Meclisin, hükümetlerce belirlenen ve Dışişleri Bakanlığınca uygulanan dış politika üzerinde de Anayasamızdan kaynaklanan yetkileri bulunduğu açıktır. Nitekim, daha önceki yıllarda olduğu gibi, son altı yıllık dönemde de dış politika alanında alınan tüm kararlar ve meydana gelen tüm gelişmeler hakkında çeşitli vesilelerle Yüce Meclise bilgi sunulmuştur. Bu, gayet tabii bundan sonra da böyle olacaktır.

Daha bundan birkaç gün önce Plan ve Bütçe Komisyonunda Bakanlığımın bütçesi görüşülürken, sayın komisyon üyelerine dış politikamız hakkında geniş izahatta bulundum ve soruların cevaplandırmaya çalıştım. Sanıyorum, genel bütçe görüşmeleri vesilesiyle, iki üç hafta içerisinde Genel Kurula da ayrıntılı bilgi verme ve burada dile getirilecek görüşlerden yararlanma imkanını bulacağım.

Belirttiğim bu hususlar ışığında, yüce Meclisin değerli üyelerinin on bir ay önce sunulmuş olan bu önergeden hareketle, şu sırada dış politikamız konusunda bir Meclis araştırması açılmasına gerek görmeyeceklerine inanıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, önerge sahibi arkadaşlarımın bu girişimlerine esas aldıklarını anladığım bazı beyanlar hakkında burada bir yorumda bulunmak istemiyorum. Ayrıca, aradan geçen zaman ve belki bundan daha da önemlisi, o dönemin Sayın Başbakanının bugün devletimizin en yüce makamında bulunuyor olması nedeniyle, bu beyanlar üzerinde bugün artık bir tartışma açılmasından ne herhangi bir kişinin, ne de devletimizin çıkarı olabileceği kanaatinde değilim. Böyle bir egzersizden sağlanabilecek herhangi bir yarar olduğu kanaatinde de değilim.

Türkiye, özellikle Doğu Avrupa’da çok önemli oluşumların yaşandığı bir dönemi yeni bir Hükümetle karşılamaktadır. Bu önemli aşamada geçmişle ilgili tartışmalarla oyalanmak yerine, dış politikamıza her zaman ağırlığını koymuş olan ve hep yararını gördüğümüz milli mutabakat anlayışı çerçevesinde bu yeni oluşumların tarafımızdan en iyi nasıl değerlendirilebileceği üzerinde düşünmenin daha isabetli olacağında, değerli milletvekilleri, eminim ki, benimle hem fikirdirler.

Yüce Meclisin sayın üyelerinin bu yapıcı anlayışla açıklayacakları görüşler ve yapacakları tavsiyelerin, hükümetimizce açık fikirlilikle inceleneceğini burada bir defa daha ifade etmek isterim.

Bu düşüncelerle, yüce Meclise saygılar sunarım. (ANAP sıralarından alkışlar)